Dalgalar Kahramanı / Betül Saadet

Kıyıda durmuş üstüne doğru gelen dalgalara bakarken kaçmayı düşünmedi bile. Olur da kaçabilse bile
sevdiklerini kaçıramazdı. Kendini kurtarsa bile sevdiklerini dalganın kollarında bırakması gerekirdi. O
zaman kurtulmuş olmasına nasıl sevinecekti? Kurtulmuş olması neye yarayacaktı?
Kıyıda durup gözlerini kırpmadan dalgalara bakmayı sürdürdü. Büyüyerek, küçülmeden gelmeye
devam eden dalgalar… Belgesellerde gördüğü dalgalar gibiydi. Baktığı son şeylerin bu dalgalar
olduğunu bilerek bakmayı sürdürdü.
Gözlerinin yaşardığını hissetti.
Yaptığı ilk kardan adamı, dizi ilk kanadığında hissettiği acıyı, mutluluktan ağladığı günleri, toprağa
emanet ettiği sevdiklerini, ilk kavgasını, attığı ilk yumruğu, her ayrıntısını bildiği evini, en sevdiği
şarkıyı, annesinin enfes yemeklerini düşündü…
Sular hepsinin üstünden geçmeden önce kendisi üstünden geçmek istercesine tüm anılarının
üstünden tekrar tekrar geçti.
Dalgalardan gözünü alıp, arkasını dönüp, şehre son kez bakmayı düşündü. Ama sanki dalgaları
yavaşlatan şey bakışlarıymış da gözlerini kaçırdığı an her şey yerle bir olacakmış gibi bir hisse kapıldı.
Bakışları dalgaları durdurabilirmiş gibi daha kuvvetli bakmaya başladı. Geçmişi düşünmeyi bırakıp tüm
gücünü gözlerinde topladı. Tüm yaşanmışlıkları gözlerinde toplarsa dalgaları yola getirebileceğine
inanmak istedi. İmkansız olduğunu bile bile inanmak istedi. Elinden gelen başka bir şey yoktu.
İnanmaktan başka çaresi olmadığını bildiği için inandı. İnanmasa bile inandırdı kendini.
Bakışları durduracaktı dalgaları.
Dalgaların getireceği yıkımı da durduracaktı…
Nefes almayı kesti, kalbi atmayı durdurdu, düşünceler zihninde dolaşmayı bıraktı. Tüm gücünü, tüm
enerjisinin gözlerinde topladı. Baktı, baktı, baktı…
Farkında olmadan gözlerinin dolduğunu fark ettiğinde duygularını da söküp attı. Bakmaya devam
etmek istiyorsa göz yaşlarını tutmalıydı.
O kadar uzun süre ve o kadar güçlü baktı ki gözleri ağrımaya başladı. Ümitsizliğe düşüp gözlerini
kaçırmayı geçirdi aklından. Yaptığı şey mantıklı mıydı? Son anlarında burada dikilip durmak yerine
gidip sevdikleriyle vedalaşsa daha güzel olmaz mıydı? Hem sadece bakarak dalgaları durduramazdı.
Tam vazgeçtiği anda kulağına dalga sesleri daha kuvvetli gelmeye başladı. Damlalar birbirine
sürtünürken bağırıyorlardı sanki. Bu acı gürültü ona ne yapması gerektiğini hatırlattı.
Bakmaya devam etti.
Bekleyecekti, sırılsıklam olana ve sulara gömülüp gidene kadar bakmaya devam edecekti. Belki bir
şeyleri değiştiremezdi ama o da olmazsa dalgalarla kim mücadele edecekti? Hem elinden başka ne
gelirdi ki? Elinden gelen tek şey bakmaktı…
Nereden gelmişti bu dalgalar, neden gelmişlerdi? Burada ne arıyorlardı? Gidip vuracak başka bir kıyı
bulamamışlar mıydı? Neden onun mutlu hayatını sulara gömmeye karar vermişlerdi?
Sırtını döndüğü şehri hatırladığında boğazı düğümlendi. Gücünün azaldığını hissetti ama nasıl
yapabilirdi ki? Boğazındaki düğümü nasıl çözebilirdi? Nasıl vazgeçebilirdi hayatından? Dönüp son kez
bakamayacak mıydı? Dalgalar altında yok olmadan önce dönüp son kez sokaklarında gezmek isterdi.

Daha fazla ayakta duramayacağını hissederek dizleri üstünde çökmek istedi. Tam çökeceği sırada
vazgeçti. Hayır, bu vahşi dalgaların önünde ne kadar yorulmuş olsa bile diz çökmeyecekti.
Yorgunluktan bitip tükense bile diz çökmeyecekti. Direnirse, belki sırf bu direnmesi bile dalgaları
durdururdu.
Üstüne üstüne gelen bu dalgaların biraz olsa duyguları var mıydı acaba? İçinden geçen ne varsa,
anlatsa geri dönmeye ikna edebilir miydi? Bir orta yol bulunurdu belki, bulunmaz mıydı? Şu amansız
dalgaları ikna edemez miydi?
Yüzüne damlalar düşmeye başladığında bunun imkansız olduğunu fark etti ve her şeyi düşünmeyi
bırakıp sadece baktı, var güzüyle baktı, inanarak baktı, korkmadan baktı, duygusuzca baktı, baktı…
Dalgalar yüzünü ıslatacak kadar yaklaşmışlardı.
Onun ısrarı dalgaları yavaşlattı önce, sonra durdurdu. Dağ gibi büyüyüp gelen dalgalar sudan bir
duvar kurmuşçasına durdular.
O kadar içten, o kadar inanarak bakmıştı ki tüm şehri yıkmaya kararlı olan o dalgalar o bakışların
gücüne dayanamadılar.
Önce inanamadı gözlerine, sevinçten ne yapacağını bilemedi ama o kadar korkuyordu ki gözlerini
kaçırmaya cesaret edemedi. Ya dalgalar tekrar harekete geçerse? Bakmaya devam etti.
O baktıkça dalgaların gücü kırıldı, yavaş yavaş erimeye başladılar. Damla damla çözüldü her biri.
Dalgalar küçüldükçe bakışlarının gücü arttı, her kopan damla vazgeçtiklerini geri verdi ona. Kalbi
tekrar atmaya, damarlarında umut akmaya, ciğerlerine temiz hava dolmaya başladı. Çekip attığı
duyguları geri geldi sonra.
Kaybettiği, vazgeçtiği ne varsa birer birer geri gelirken bile gözlerini dalgaların üstünden ayırmadı.
Eğer gözlerini kaçırırsa dalgaların daha da büyüyeceğini hissetti.
Dalgaların son damlaları da denize karışıp kaybolduğunda, dalgaların sakladığı ufuğu ve ufukta doğan
güneşi gördü. Dalgalarla savaşan tek kişi olarak ufukta doğan güneşi, gelen sabahı ilk kez o gördü.
Güneş yükselip şehri aydınlatmaya başladığında kumsalda uzanıp güneşin mutluluk gözyaşlarını
kurutmasını bekledi.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *