Bir türlü kapanmıyordu perdeler. Evet kapansın perdeler. Işık girmesin pencerelerden. Gün doğmasın artık. Umit sakızını çiğneyen ağızlar tükürsünler kör kuytulara. Ne kadar kapansa da perdeler illa ışık giriyordu bir köşeden. Girmesin. Artık yeter. Beklentiye girmeyin derim. Hani her yerde beklenti iyi değildir deyip ışığı beklemenin bir beklenti olduğunu nasıl görmezden gelirsiniz. Kafam almıyor bir türlü. Beklentisizlik varken inadına beklemek ümidi.
Sonra vardır ya her canı sıkılana şükret deriz. Senden daha kötüleri var. Onlara bak haline şükret. Eee üstekiler ne olacak diyemezsin kısık sesle bile. Aslında öğüt verenin yaşına hürmet etmesen diyecek çok şey vardır da diyemezsin. Bak der ben yaşadım. Sen yaşama. Benim dedigime inan. Dedigim gibi her şey. Sen sadece aşağı bak. Hani hedeflerin büyük olsun derlerdi. Büyüğü hedefle ama küçük başla. Aşağı bakarak nasıl büyük düşüneceğim. Hem isyan etmedim ki. Bazen dertleşecek birini ararsın sadece. Bu seferde dost istersen Allah yeter deyiverir öğüt verici. Amenna doğru. O vakit sana da gerek yok diyemezsin.
Derslere çalışmayan cocuklara küçükken embesil olanları anlatırsın ya. Büyüyünce dahi oluverirler. Çalısarak başarmışlardır bunu. Anlatırsın gururlu gururlu. Dinleyen yaşına hürmet eder. Hakaret mi? Cesaret m? Embesil mi demek istedi bana der önce ama değilim. Büyümeyi bekleyeyim belki dünyaca ünlü biri olurum. Ya dünyaca ünlü biri olamazsam o zaman embesil değilim. Ya şimdi ben embesil olmalı mıyım? Doğru cevabı bulamaz icinde. En iyisi hürmete sığınmak.
Her görüşü destekleyen bir hikayede sümen altında mutlaka bulunur. Benim dediğim en doğrusu der öğüt verici. Ben demiyorum ki. Bak filanca da öyle demiş. İyi de ben senin demene inanırdım. O diyeni tanımıyorum ki, diyemezsin. En çok da yabancı birilerinin sözleriyle destek bulur kendine. Ya tamam dersin, her şey iyi de kafama bir şey takıldı. Bunu sen mi diyon başkası mı diyor. İkiniz de mi diyorsunuz? Yani özgün değil taklitcisin. Ya da başkasından aldığını satıyorsun bana. Telif hakkını dile bile getiremezsin. İmdadına hürmet yetişir.
Sonra kendi filirlerin olmalı, der. Sana ait fikirlerin olacak. O fikirlerin peşinden
gideceksin. Asla yolundan da donmeyeceksin. İnsanların hepsini seveceksin. Kendine güveneceksin. Biri üşürse sırtındakini ona vereceksin.Aklına zangır zangır titrerken yakası kürklü montuna sıkı sıkı sarılanlar gelir. Fikirlerinin peşine takılanların verdiği bedelleri okumuşsundur bir kitapta. Sevgi bahsine hiç giremezsin zaten. Başka bir zamanda kendine değil Allaha güven dediğini hatırlarsın öğüt vericinin. Çıkamazsın işin içinden. Hürmet bile kurtaramaz düştüğün bataklıktan.
En son pencereleri örtemeyen perdeler aklına gelir. İlla bir yerlerden bir ışık girer. Karanlığın içinden sıyrılır. Kınından çıkan bir kılıç gibi. Ne öğütverici gelir aklına ne hürmet. İmanın yetişir imdadına. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm olur. Aydınlığın tadına varırken beynin, ayakların serin bir akarsuyun yamacındadır. İster istemez dilinden şu kelimeler dökülüverir: Olanda hayır vardır.
