Cabrini / Sadık Uyar

  Hiçbir zaman tek bir kadının yaptığı düzen olmadı -Yalnız Meryem’e ne diyeceksiniz?
-Yerini Bil Rahibe!..
  1989-1910 yılları arasında iki milyon İtalya’nın Amerika’ya göç ettiği ve Amerikalıların İtalyanlara karşı bakış açısını anlatan ve bu bakış açısı sonucunda ötekileştirilen bir halkın içine düştüğü durumu anlatan çok güzel bir film. Rod Barr tarafından yazılan ve yönetmenliğini Alejandro Gómez Monteverde’nin yaptığı bu film, 2024 Amerikan biyografik drama filmidir. Katolik misyoner Francesca Cabrini’nin New York’taki mücadelesini ve azmini ve karşılaştığı zorlukları Cristina DellAnna tarafından oynanması ile gözler önüne seriliyor.
Film küçük bir çocuğun hasta olan annesini seyyar satıcı arabası üzerinde hastaneye yetiştirmesi ve çocuğun burada verdiği mücadele ile başlıyor. Seyyar satıcı arabası çocuğun kendisinden çok büyük ve yönetmen gerçekten çocuğun annesi için verdiği mücadeleyi harika bir şekilde yansıtmış. Çocuk annesini hastaneye yetiştirmeye çalışırken çocuğa hiç kimsenin yardım etmemesi ise toplumun içine düştüğü kin çukurunun ve zalimliğin en güzel göstergesiydi. Nihayet çocuk annesini bir hastaneye yetiştirir. Annesi arabanın üzerinde dışarıda beklerken çocuk içeriye girer. Orada bulduğu hemşirelere “Annem çok hasta ölmek üzere lütfen yardımcı olun” der. Fakat hiç kimse oralı bile olmaz “Anneni götürebileceğin bir İtalyan hastanesi yok mu” diye çocuğa bağırırlar ve çocuk bir polis tarafından yaka paça dışarı atılır ve annesini hastaneye yetiştirmek üzereyken annesi ölür. Akşam saatlerine doğru ölen annesi Amerikalı polisler tarafından alınır ve çocuk tek başına sokakta kalır.
Annesinin öleceğini anlayan çocuk son kez annesini öpmeyi de unutmaz. Bu sahne birkaç vedayı da içinde barındırır. Yıllarca annesinin çocuk için yaptığı fedakârlıklara karşı çocuğun kendi annesini bir hastaneye bile yetiştirememesi ve annesinin sokak ortasında ölmesi çocuk üzerinde büyük bir travma yaratmıştır. Annesi öldüğünde “Bir Veda Busesi” gibi çocuğun annesini öpmesi ve ayrılmasını yönetmen, çok güzel işlemiştir. Bu mağduriyetlerin, hastalıkların, imkânsızlıkların, umutsuzluğun, cahilliğin, eğitimsizliğin, fakirliğin, vurdumduymazlığın, ötekileştirmenin, yardım etmemenin, Amerika’daki İtalyanların bir yaşam tarzı haline geldiğini ve bunun farkında olan Cabrini, Vatikan’a üst üste telgraf çeker ve nihayet Vatikan’a çağrılır dileklerini ve isteklerini iletme ortamını zorla da olsa bulmayı başarır. Bu telgraf bir onay değil davet mektubudur. Vatikan’a giderken o geniş meydanın sakinliğini ve tek başına olduğunu ve yalnız olduğunu filmde de görürüz. Vatikan’ın soğuk koridorlarını aşmayı başaran Cabrini, Papa’yla konuşma ve görüşme fırsatı yakalar. Ama bu kolay olmamıştır. Papa’yla görüşmek için pek çok hiyerarşiyi yenip öyle görüşmüştür.
Papa ile görüşmede çay içilir Cabrini şöyle der: Birçok yurt kurmak isterim. Papa’nın bakışlarından hoşlanmayan Cabrini “Kadın olduğum için mi bana güvenmiyorsunuz” der. Papa ise şunu söyler” Hiçbir zaman tek bir kadının yaptığı düzen olmadı.” Aslında bu cümle filmin genel özeti ve amacını gayesini göstermektedir. Tek bir kadının neler yapabileceğini neler değiştirebileceğini tüm dünyaya gösterir. Papa’nın bu cümlesine Cabrini şu karşılığı verir: “Yalnız Meryem’e ne diyeceksiniz.” Bence mükemmel bir cevap. Papa bu cevap karşısında susar. Sonra devam eder Çin’de yurtlar bakımevleri okullar açmak istiyorum çünkü “Doğu’yu unuttuk” der. “İran’a Afganistan’a bir düzine yurt açmak istiyorum” der. Tabii bunu söylerken elde avuçta hiçbir şey yoktur. Bir ev bile. Papa’nın alaysamalı bakışlarına karşı Cabrini şunu söyler “Dünya aklımdakiler için çok küçük.” Papa şöyle der “Yeterli paran var mı?” Cabrini şöyle der “Yeterli parayı beklesem bir kurum inşa edemem.” İşi kurmak gerekiyor gerisi gelir. Aslında Cabrini şunu söylemeye çalışıyor “Ayağını uzat illaki bir yorgan buluruz” yani önce mücadeleyi ve ilk hareketi dışarıdan değil de beni mi yapmam gerektiğini göstermeye çalışır.
Papa ile beraber çay içerken Papa’nın önünde bir kutu vardır Amerika’daki İtalyanların yazdığı mağduriyet mektuplarıdır. “Bu nedir biliyor musun Cabrini?” der Papa. Papa şöyle devam eder “Bu kutu rüyaların mezarıdır.” Bir dönem “Amerikan Rüyası” için Amerika’ya gelen İtalyanların düştüğü rüyaların mezarı  Cabrini ilk olarak dil öğrenme ile başlar yanındaki rahibe arkadaşlarına bundan sonra “Kardeşlerim İngilizce konuşuyoruz.” der. Mücadeleye dil öğrenerek başlanacağını gösterir. Nihayet Amerika’ya gider Amerika’daki Katolik kiliselerden yardım almaya çalışır. Önüne bin bir türlü engeller çıkar veya çıkartılır. Çünkü tek başınadır. Amerika’daki Katolik kilisesi, İtalyan Katolik ve Amerikalı Katolikler arasında ayrım yapmaktadır. İtalyan Katoliklere yardım etmemektedir. Burada bir cümle çok önemli Papa ile görüşmeden önce papanın yardımcılarından birisi Cabrini’ye şunu söylemişti: Yerinizi bilin rahibe. Aynı ifade Amerika’daki Katolik papaz tarafından da dile getirildi “Yerinizi bilin rahibe.” Eğer Cabrini’ni yerini bilseydi binlerce çocuk ölecekti binlerce kadın kötü yollara düşecek, binlerce kız çocuğu okumayacaktı. Yönetmen şunu söylemeye çalışıyor: Bence iyilik ve güzellik uğrunda bir kadın hiçbir zaman yerini bilmemesi gerekir. Cabrini hastadır “Çiğerlerin çok zayıf denmesi üzerine bu başkalarının daha iyi nefes alması içindir” der. Sonunda Amerika’daki İtalyanların düştüğü durumu kamuoyunun bilmesi için bir gazeteye gider. Buradaki gazeteciyi alır İtalyanların yaşadığı mahallelere götürür. Gazeteci bizzat buradaki mağduriyetleri kötü durumu fakirliği açlığı hastalığı ilaçsızlığı kendisi görür. Ve bunu köşesinde yazar. Tüm Amerika bundan haberdar olur. Medyanın gücünü bir kez daha gösterir. Aslında verilmek istenen mesajı bence şu acının ve musibetin genelleşmesi bilinmesi gerekir.
Cabrini şunu bilmektedir: Acı genel olmadıkça genel bir uyanış olmaz. Bu da gazete ve medya ile olur.
Binlerce öksüz çocuğa konut ve sağlık hizmeti sağlayan Cabrini, belediye başkanını da çok zor ikna eder.
Gördüğü bütün mağduriyetler Cabrini’yi yıldırmamış daha çok mücadeleye devam etmiştir. Kötü giden sağlığına ve ataerkil toplumdaki baskıya rağmen, birkaç arkadaşıyla serüvene atılır. Onun hikâyesi bence zorluklarla karşılaştığında bile ve tek başına olsan bile ve kadın olsan bile ve elinde avucunu hiçbir şey olmasa bile durmadan mücadeleye devam etmenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor bize.
Cabrini’nin çocuklara karşı olan şefkati kadınlara karşı olan şefkati son derece güzel yansıtılmış. Sokakta bir çocuğun bile uyumasına ölmesine izin vermiyor. Bir kadının bile kötü yola düşmesine müsaade etmemeye çalışıyor. Filmin sonuna doğru yönetmen gerçek hayattan görüntülerle karşımıza çıkıyor. Vatikan’a izin almak için giden Cabrini’nin filmin başında Vatikan meydanında tek başına ve birkaç arkadaşıyla yürüdüğü görüntü ile öldükten sonra Vatikan meydanında toplanan on binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen cenaze töreninin bize ilk ve son açısından bir insanın mücadelesini ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. “Yerinizi bilin rahibe “sözüne aldırış etmeyen Cabrini’nin cenaze töreninde yerini alan on binlerce kişinin bize gösterdiği ve vermek istediği mesaj şudur bence doğru bildiğiniz yolda ve buna inanıyorsanız hiçbir zaman yerinizi bilmeyin.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *