Can Bulan Çocukluk Anısı/ Derya Hekim

Bayramın gelişi günler öncesinden belliydi. Evde bir telaş var ki sormayın gitsin. Bütün odalar tek tek  temizleniyor. Perdeler yıkanıyor camlar siliniyor. Bir de perde asma faslı var ki ne zor geliyor sormayın. Tek tek takmak nasıl yoruyor anlatamam. Babam akıllı adam, annem temizliğe girişince hemen çıktı evden. Perde asmanın zorluğunu biliyor belli ki. Ne de uzun yapıyorlar şu incecik tülleri. Asarken kızıyorum ama salına salına duruşu çok da güzel görünüyor temiz pencere önünde. Bunlar son işlermiş annem öyle diyor. Akşama zeytinyağlı yaprak sarmamızı da yapınca bayram sabahına bir işimiz kalmazmış. Annemin son sıraladığı işler bunlar. Günler evvelinden komşularla toplaşıp baklavalar açıldı tepsi tepsi. Baklava bitince canım su böreklerine sıra geldi. Hayret ediyorum şu kadınlara nasıl azimliler. Otuz kat baklava için tek tek açtılar yufkaları. Biri açıyor, biri tepsiye yerleştiriyor. Biri cevizini yağını hazırlıyor. Diğer tarafta börek hamuru yoğuruluyor. Az dinlensin sıra ona gelecek belli. Biz çocuklara şimdilik iş düşmediğinden pek memnunuz. Ama annemizin işi varken sürekli bir şeyler isteme isteği doğuyor ki sormayın gitsin. Biliyorum çok işleri var. Koca bahçenin her yerinde yer sofraları üzerinde oklavalar şaklıyor. “Baklava tepsileri hazır olsun sonra böreklere başlayalım.” diyor biri. Oturup izlesem öylece belgesel gibi halleri annemlerin. Ama izlemek yetmiyor ki ben de hamura dokunmak azıcık oynamak istiyorum. Derken biraz un serpiştireyim ama böyle her yerde uçsun istiyorum. Annemin, teyzelerin ellerinde oklavalar dönerken unun uçuşu nasıl güzel görünüyor. Hayret ediyorum doğrusu nasıl da hızlı kullanıyorlar şu oklavaları. Benim boyum kadar incecik sopalarla küçücük hamurdan incecik koca bir şey çıkarıyorlar. Hamuru iyi hazırlamışlar demek ki. Eee bir çocuk içeride olursa diğerleri de gelmek ister. Normal zamanda dışarıdan içeri girmeyiz de annemler toplaşınca çıkasımız gelmez. Ellerine ayaklarına dolaşmak değil istediğimiz ama çok keyifli geliyor onların işlerinin bir ucundan tutmak. Bir mahalle çocuk girmek isterse içeri kapıya yakın olan anne başlar ikna etmeye: “Aaa kuzum can kuzum hele bir gidin siz oyun oynayın. İşimiz biraz yoluna girince gelirsiniz. Hem birazdan börekler açılacak ilk tepsi sizin.” Oooo börek var diye sevinip gideriz. Ama on dakika sonra gelip sorarız ‘’Börek oldu mu?’’  Daha vakit var deyip gönderirler bizi. Böyle böyle börek hazır olana kadar sırayla her çocuk gelip sorar. Anneler dayanamazlar.  Bir yandan baklavalar açılırken beri ki böreğe başlar. Börek yufkaları açılır.  Üzerinde su kaynayan ocakta yufkalar sudan geçirilir. Azami dikkat istiyor su böreği. Azıcık dikkati dağılsa insanın hemen yufka eriyiveriyor. Anneler bu işi iyi biliyorlar. Yufkalar tepsiye alındıkça bizde heyecan doruğa çıkıyor. Bahçe duvarına tırmanıp izlediklerimizi birbirimize anlatırken börek vaktini kendimizce planlıyoruz. Sonunda börek tepsisi fırına gidiyor. Ohhh! Birazdan sıcacık börek gelecek. Koca bir tepsi börek ve sekiz on çocuk… Dışardan bakan göz bizi nasıl görüyor bilmiyorum ama biz pek mutluyuz.

Ahhhh anılar! Hele çocukluk anıları nasıl değerlisiniz. Anılarımdaki heyecanları özlüyorum. Şimdilerde o eski bayram telaşları kalmadı artık.  Bizim çocukluk neşelerimizi bize yaşatan annelerimizdi. Onlar bir işe kalkışınca evdeki herkes nasiplenirdi o işten. Anneler iyi birer idareci. Onların anlayışları, kabulleri değişmedikçe bu heyecanlarda değişmiyor. işte tam da bu yüzden sıvadık kollarımızı. Bizler de anneyiz şimdi. Nerede nasıl olduğumuzdan çok neredeyiz ve burada biz evladımız için ne yapabiliriz diye soruyoruz. Kollarımızı sıvazlayıp annelerimizin telaşını yaşamaya ve yaşatmaya karar veriyoruz. Toplaşıp dört kadın baklava açmaya hazırlık yapıyoruz. Kadınlar mutfakta iken çocuklar oyunlarını oynuyor. İçeride yedi çocuk mutfakta dört kadın tam bizim çocukluk anımızdaki gibi. Anneler bayram hazırlığında çocuklar oyun telaşında. Evde var bir coşku ki sormayın. Annelerin burnunun direği sızlaya sızlaya açıyor baklavaları. Ah eskiden bizimde bayram coşkumuz vardı diyor yüreklerimiz. Burukluk, sevinç birbirinin rengine boyanıyor. Bayram beraber olunca birlikte olunca güzelleşiyor. Anılarımızı çocuklarımızla paylaşmış oluyoruz. Yaşadığımız heyecanı ancak yaşamalarına fırsat vererek anlatabilirdik. Bize bu fırsatı veren Rabbime şükürler olsun. Yaşadıklarımız kolay şeyler değildi ama kaybolmak yerine çocuklarımızla yeniden ayaklanmayı diledik. Karındaş olmadan kardeş olduğumuz şu süreçte zorluklar bize ve çocuklarımıza ayrı güç ve kuvvet verdi. Kendimizi yeniden keşfetme şansı yakaladık. Çok ağladık ve bütün kardeşlerimiz sulh ve sükûnet içinde hayatına devam edene kadar da ağlayacağız. Ve bir gün ızdırabımız sevinç nidalarına dönecek. Buna inancımız tam. Biliyoruz ki herkesin bir imtihan mühleti var. Her birey kader nispetinde payına düşenle hemhal oluyor.  Yaşayarak görüyoruz ki dua ile açılan kapılar başka lütuflar sunuyor. Şimdi yurdumun dört köşesinde bayram sevinci, bayram ızdırabı olan haneler var.  Yurdunda garip kalmış kardeşlerimize ve evlatlarımıza için için ağlıyoruz. Dua dua selamete ulaşmalarını diliyoruz. Kalbi kırık, mahzun Medrese-i Yusufiye kahramanlarını bir an için hatırımızdan çıkaramıyoruz. Onları düşününce nice tatlılar acılaşıyor. Hep mahzun kalıyor yüreğimiz. Onlar için gece karanlığında akan göz yaşımıza karışan yakarışımızın hürriyet olmasını diliyoruz. Bizler ise yurdundan uzak gariplerdeniz. Kendi halimizde bir avuç insanız.  Kimsesizlikten yana yok şikayetimiz. Her kimsenin var bir kimsesi inancıyla bizleri koruyan bir elin himayesinde olduğumuzu biliyoruz. Sonsuz şükürler olsun bizleri garip bulup sahip çıkana.

Derya Hekim

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *