Güneşli günler sıcak ve aydınlıktır…
Aslında kimin kör olduğunun sorusunu soran aynı zamanda cevabını veren bu filmde gözleri
görmeyen ve merhametli olan bir çocukla kendi mutluluğu için çocuğunu evden uzaklaştırmaya çalışan
ve onu kör olduğu için yük ve ceza olarak gören bir babanın madden görse de ruhen kör olduğunu
gösteren ve gönül gözünün her şeyden daha önemli olduğunu bize göstermektedir.
“Öğretmenimiz Allah’ın göremedikleri için körleri daha çok sevdiğini söylüyor ama ben de ona eğer öyle
olsaydı onu görmeyelim diye bizi kör yapmazdı dedim. O da bana Allah görünmezdir o her yerdedir onu
hissedebilirsin onu parmak uçlarıyla görebilirsin dedi. Şimdi Ellerim ona dokunacağı güne kadar her
yerde Allah’a uzanacağım ve ona her şeyi anlatacağım kalbimdeki tüm sırları bile”
1999 İran yapımı olan yönetmenliğini Mecit Mecidi’nin (Majid Majidi) yaptığı orijinal ismi Rang
e Khoda olan bu film The Color of Paradise ismi ile de bilinir. Muhammed( Mohsen Ramezani)
Tahran’da körler okulunda eğitim görmektedir. Doğuştan kör olan Muhammed köyünü kardeşlerini ve
özellikle ninesini çok sevmektedir. Dünyayı koklayarak ve işiterek anlamaya çalışır. Yaz mevsimi
geldiğinde kapanan okuldan dolayı Muhammed’i uzun bir yaz tatili beklemektedir. Doğuştan görme
engelli olan Muhammed yönetmen bunu vurgulamak için filmi karanlık ve siyah bir tonda açılışını
yapar. Sanki burada Muhammed’in karanlık dünyasına telmihte bulunur. Kısa bir süre coğrafya
dersinde öğretmenin söylediği “Güneşli günler sıcak ve aydınlıktır” cümlesi bence filmin genel
düşüncesini vermesi açısından önemlidir. Fiziki olarak güneşli ve sıcak günleri göremeyen
Muhammed’in bütün hayatı karanlık ve soğuktur. Somut-sıcaklık ile aydınlık-soyut kavramlarını çok iyi
ele alan yönetmen bunu içsel anlamda Muhammed’in babası ile ninesi üzerinden seyirciye
vermektedir. Ve o karanlık açılıştan sonra okulun kapanma saatini gösteren bir sahne karşımıza gelir.
Bütün veliler çocuklarını almak için okula gelmiş ve bütün çocuklar gitmiş okulda sadece Muhammed
kalmıştır. Muhammed yatakhanede tek başına kalırken ninesinin sesinin olduğu kaseti dinler burada
kardeşlerinin annesinin veya babasının değil de kasetteki sesin ninesine ait olması Muhammed ve
ninesinin arasındaki sevgi bağınına kadar yüksek olduğunu gösterir ve buna öğretmeni de şaşırır.
Muhammed okulda babasının yolunu beklerken yatağının üzerine öğretmenin ifadesi ile ıvır zıvırları
dökmüştür öğretmen ne bu bütün ıvır zıvırları yatağın üzerine dökmüşsün dediğinde Muhammed
“Onlar ıvır zıvır değil birer hatıradır” der. Yönetmen burada fiziksel olarak kendisiyle eşit olan çocuklar
içinde bile Muhammed’in yalnızlığını ve farklı olduğunu hissettirmektedir. Muhammed bankın üzerinde
yapayalnız oturmuş ve babasının yolunu beklemektedir. O esnada yuvasından yere düşmüş bir kuş
yavrusunu fark eder. Elleriyle yoklayarak bu kuş yavrusunu bulup ağaca çıkar, çok zor şartlarda bu kuşu
yuvasına bırakmayı başarır. Muhammed’in ne kadar merhametli olduğunu da yönetmen bir kuş sevgisi
üzerinden göstermektedir. Yere düşen kuşu yemeye gelen kediyi duyması ve Muhammed’in o kediyi
oradan uzaklaştırması önemli çünkü Muhammed bir kuş yavrusunu kediden korumaya çalışırken kendi
babası Muhammed’i bir yük olarak görür ve onu evinden uzaklaştırmaya çalışır. (İran İslam devriminden
sonra İran’daki yönetmenler filmlerde duygu ve düşüncelerini genellikle çocuk duygusu üzerinden
vermeye çalışmışlardır.) Ve nihayet Muhammed’in babası gelir. Bütün çocukları evlerine gitmiştir. Ama
Muhammed’in babası yaz tatiline rağmen çocuğunun okulda kalmasını ister. Çünkü Muhammed’in
babasının farklı hayalleri vardır evlenmeyi düşündüğü bir kadın vardır ve bu evlilikte Muhammed’in
sorun olacağını düşünür. Okul müdürü ise buranın bir çocuk bakımevi veya sığınma evi olmadığını
buranın bir okul olduğunu hatırlatır. Mecit Mecit’i burada Muhammed’in o küçük kuş yavrusunu
ailesinden koparmamak için gösterdiği mücadeleye rağmen babasının Muhammed’i kendi yuvasından
koparmak istemesi tezatını ve çelişkisini çok güzel işlemiştir. Muhammed’in okulda kalamayacağını
söyleyen müdür babasının bu teklifini çok garip karşılar. Muhammed babasıyla nihayet köye doğru yola
çıkar. Muhammed babasıyla okuldan ayrılırken babasının evlenmek istediği kadına ve ailesine hediyeler
almak için girdiği dükkânda çalınan türkü çok anlamlıdır. Bu “Sarı Gelin” türküsü bu türkü de geçen
“Nenen ölsün sarı gelin”ifadesi ileriye dönük kabul olmuş bir dua gibi gelmektedir bana. Zira babasının
Muhammed’i evden uzaklaştırma çabalarına rağmen Muhammed’le ninesi arasında çok büyük bir sevgi
vardır. Uzun bir yolculuktan sonra at sırtında tabiri caizse dağ tepe aşıp o güzelim köye varırlar. Köy
yeşillikler içinde ağaç ve ormanlarla süslü değişik çiçeklerin olduğu harikulade bir köydür belki
Muhammed’in hayallerindeki o güzel köye çok benzemektedir ve köye girildiğinde Muhammed’in bir
bağırışı vardır ki ağaçtan aşağı düşen yavrusunu bulmaya çalışan anne kuşun çığlıklarını anımsatır.
Muhammed’in sesini duyan kardeşlerinin yüzündeki gülümseme ne kadar iyi kardeş olduklarını
gösterir.
Köyüne döndüğünde kardeşlerine hediye alır ve hele bir hediye vardır ki çok ilginçtir gazoz
kapaklarını kolye yapıp onu kız kardeşine hediye eder ve kız kardeşi büyük bir mutlulukla bu hediyeyi
boynuna astığında hiçbir alaysama ve küçük görme ifadesi olmamıştır. Bu da ne kadar fakir olduklarını
gösteren çok önemli bir objedir. Ninesine de hediye almayı unutmaz Ama bu hediye filmin sonlarına
doğru kaybedilir. Babası daha rahat bir evlilik sürme hayalleri kurduğundan Muhammed’i kör bir
marangozunun yanında çırak vermek istemektedir. Muhammed’i kör olan marangozun yanına
gönderir. Ninesinden gizli ve saklı bir şekilde. Sabahleyin toplanılan süt ve yumurtaları pazara götüren
ninesinin eve döndüğünde Muhammed’i evde görmeyişi büyük bir hayal kırıklığına neden olur.
Muhammed’in ninesi bu olaydan dolayı evi terk eder. Dışarıda yağmur yağmaktadır babası bundan çok
pişman olur ikna eder eve getirir fakat hastalanan ninesi ölür “Sarı Gelin” türküsünde geçen “Nenen
ölsün sarı gelin” ifadesini ileriye dönük filmin başında bir türkü sözü ile adeta bize özetlemiştir. Ve artık
Muhammed tek başınadır çok sevdiği ninesi ölmüştür ve evden uzaktadır. Bundan çok pişmanlık duyan
babası gider Muhammed’i alır evine döndüklerinde ölmek üzere olan ters dönmüş bir kaplumbağayı
tekrar hayata döndürmez Muhammed’in babası yanından geçer gider adeta yönetmen burada
Muhammed’in merhametiyle babasının merhametsizliğini gösterir. Gözleri görmeyen Muhammed’in
büyük uğraşlar sarf ederek el yordamıyla bulduğu kuş yavrusunu ağaca çıkıp yuvasına bırakmasına
rağmen gözleri gören Muhammed’in babasının çok zor durumda olan ve ölmek üzere olan
kaplumbağayı görmezden gelmesi ve yanından geçip gitmesi merhametin ne kadar büyük bir duygu
olduğunu gerektiğinde sağırlar ve körlerin bile duyabileceğini ama insanın kalbi katılaşmışsa gözleri
görse bile merhameti yoksa insanlıktan uzak bir varlık olduğunu göstermektedir. Aslında yönetmen
bize burada asıl kör olan kim sorusunu sormaktadır. Yönetmen insan hayvan ilişkisini filmin farklı
yerlerinde bize göstermektedir. Babasıyla tartışma yaşayan ninesinin evden ayrılırken ölmek üzere olan
ve suya ulaşmaya çalışan bir balığa yardım etmesi ve onu alıp güzel temiz sulara bırakıp ölmekten
kurtarması Muhammed’in yere düşen kuşu kurtarması ama babasının yardıma ihtiyacı olan
kaplumbağayı ölüme terk etmesi Bu özellikler insan hayvan ilişkisinde merhametin acımanın ne kadar
önemli olduğunu ve insandaki merhametin kendi dışındaki canlılara olan merhametle doğru orantılı
olduğunu gösterir. Balık kuş ve kaplumbağa bunlar bana göre filmde üzerinde durulması gereken en
önemli özelliklerdendir. Balık ve kuş özgürlüğü kaplumbağa ise evi temsil etmektedir. Ve nihayet
marangozdan alınan Muhammed babasıyla köye doğru giderlerken üzerlerinden geçtiği köprü kırılır.
Muhammed ve at suya düşer ve akabinde babası da kısmen tereddüt yaşasa da sonunda suya atlar
büyük bir uğraş sonunda denizin kıyısında Muhammed’i bulur. Filmin bu kısmında bazı eleştirmenler
Muhammed’in öldüğünü bazılarını ise ölmediğini dile getirir. Zira parmakları oynamatadır.
Muhammed’in suya düşüşünün ben de uyandırdığı izlerim şudur: Duygusal olarak çok çalkantılı bir
hayatı olan Muhammed’in suya düşmesi ve o ırmakta oradan oraya yuvarlanması ve nihayet denize
geldiğinde hamuş olması bütün sıkıntılarının bitmesi ve Tanrı’ya ulaşması şeklindedir
Filmde dikkatimi çeken diğer bir husus ise Muhammed’in ninesinin ellerini okşarken ellerin
bembeyaz nineciğim demesi üzerine ninesinin ellerim bembeyaz değil simsiyah demesi Muhammed’in
beyaz rengini bilmemesine rağmen güzelliğin ve temizliğin beyaz renk ile sembolleştirildiğini bilmesi ve
bunu sadece ninesinin elleri için söylemesi Muhammed ile ninesinin arasındaki sevginin en güzel
göstergesiydi. Filmde diğer bir husus ise kuş sesleriydi Muhammed’in yüzü gösterildiğinde çıkan kuş
sesleri ile babasının yüzü gösterildiğinde çıkan kuş sesleri arasında güzellik ve çirkinlik açısından çok
büyük farklar vardı. Muhammed’in yüzü gösterildiğinde insanı okşayan bir kuş sesi varken babasını
yüzü gösterildiğinde ürperten ve korkutan bir kuş sesi vardır. Babası gösterildiğinde duyulan ses çok
ürperticidir belki vicdanın sesiydi bu. Pazardan döndüğünde Muhammed’i evde göremeyen ninesi şu
sözü söylemişti: “Ben Muhammed için değil senin için çok üzülüyorum” çünkü kendi çocuğunu evinden
uzaklaştırmaya çalışan bir babanın insanlıktan ne kadar uzak olduğunu ifade etme açısından bu söz çok
önemliydi Muhammed için değil senin için çok üzülüyorum.
Filmdeki diğer husus ise ağaçkakan sesiydi çok sık olarak tekrarlanan bu ağaçkakan sesi için
ninesi Muhammed’e şöyle söylemişti: O ağaçkakan kendisi için en uygun ağacı bulmaya çalışıyor ve evi
için en uygun olacak ağacı aramaktadır der ninesi. Bu sesi duyan Muhammed gel gelelim her an babası
tarafından evden uzaklaştırılmak için farklı alternatifler aranmaktadır. Kendi evi için en uygun ağacı
arayan ağaçkakan ile evlenmek istediği kadın uğruna Muhammed’i evinden uzaklaştırmak isteyen
babasının içine düştüğü berbat durumu gözler önüne sermektedir. Her an en uygun ağacı bulma
arefesinde olan ağaçkakan ile her an mutluluğu yakaladım zannıyla yaşayan Muhammed’in içine
düştüğü durumu yönetmen çok iyi yansıtmıştır.