Cevap Verin! / Emin Osman Uygur

Adam adeta kendinden geçmişti. Yaşanan vicdansızlıklar, hukuksuzluklar onu da çileden çıkarmıştı. Korkmuyordu. Sadece zulme isyanını haykırıyordu.

Donuk bir kalabalık vardı. Ruhsuz, taş gibi. Ancak adam yine de içini boşlatmak istiyordu.

Buldunuz bir garip vurun ha vurun. Elinde silah yok dilinde küfür yok. Vurun. Ne yapmış ne etmiş bakmayın, herkes vuruyor ya fırsat bu işte siz de vurun. Komşu demeden, kardeş demeden, bacı demeden vurun. Televizyondan vurun, gazeteden vurun. Sözle vurun, resimle vurun, karikatür ile vurun. Hapse atın vurun, gözaltı yapın vurun. Çocuk demeden, kadın demenden, bebek demeden, yaşlı demeden vurun. Bakamayın ‘biz bir şey yapmadık’ sözlerine. Bakmayın ‘biz öğretmeniz terörle ne işimiz var?’ demelerine. Bakmayın darbe ile ne işmiz var demelerine. Vurun ki konuşamasınlar. Vurun ki vatan kurtulsun. Vurun ki demokrasi kurtulsun. Vurun ki bayrak ve ezan kurtulsun.

Hain değil mi zaten bunlar?

Bunlar değil mi insanlarla güzel güzel konuşan? Bunlar değil mi kim olursa olsun Allah için görüşen? Bunlar değil mi birlik beraberlik diyen? Bunlar değil mi çocuklar dağa çıkmasın diyen? Bunlar değil mi dünyanın dört bir yanında Türkçe öğretip ülkemizi sevdiren? Bunlar değil mi Kuran diyen Allah diyen peygamber diyen? Abdest alıp camiye giden, namaz kılıp dua eden, oruç tutup insanlara iftar veren bunlar değil mi?

Bu durumda size de sövmek, dövmek, hakaret etmek, iftira etmek, şikayet etmek düşüyor tabi ki. Bir müslüman olarak bunları yapmazsanız yarın mahşerde ne olur haliniz değil mi? Allah sorarsa senin komşun kermes yapmıştı da sen ona sessiz kalmıştın, şikayet etmemiştin diye. Veya yine sorarsa senin teyzen veya yengen veya ablan sohbete gitmişti, orada dini kitaplar okumuştu da sen onu görmezden gelip şikayet etmemiştin diye. O zaman sen ne cavap verirsin değil mi? Çok kötü olur tabi ki. İşte bunun için vazifeni tam yapmalısın. Hatta senden de zekat istemişlerdi de sen de vermiştin hesaplayıp. Ah nasıl da düşünemedin değil mi? Niye verdin ki kazandığın parayı başkalarına. Halbuki senin de ihtiyacın vardı aslında. Ama kandın işte. Biraz saflık var ya serde. Ama artık bitti şükür değil mi? Çocukların da rahat artık. Onları alıp da dua, namaz falan öğretemezler artık.

Sen gördün mü hain dediğiniz o insanlardan birinin, birilerinin canını yaktığını? Sen? Ya sen? Kimseden ses çıkmıyordu. Gördünüz mü birilerinin malına mülküne göz diktiklerini? Darbe yaptınız diyorsunuz ya. Gördün mü şikayet ettiğin o bayanın yani annenin bir yerde darbe ile ilgili bir izini, tozunu? Sen darbe gecesi atılan kurşunların balistik inceleme raporlarını gördün mü? Ya sen? Göremezsin çünkü yapılmadı. Kim attı o kurşunları biliyor musun? Nereden bileceksin? Hem sende vicdan olmadığı için bunu bilmene de gerek yok.

Evet iyi dinleyin şimdi. Ne yaptığınıza iyi bakın.

O da bir öğretmendi. Okulunu bitirince hizmet demiş, sevgi dolu yüreği ile valizini alıp gitmişti uzaklara. Neye hizmet? İnandığı değerler adına insanlığa hizmet. Hak, adalet ve merhamet adına hizmet. Allah için hizmet. Uzaktı ama katlandı. Annnesi babası kardeşleri vardı. Ama iman hizmeti her şeyin üstünde değil miydi? Yol bu idi. Ve o da gitti bir çok giden gibi.

Yıllar geçti. 15 Temmuz darbe tiyatrosu ülkeyi bir anda felakete sürükledi. Binlerce insan mağdur oldu. Toplum siyaset zehiri ile aklını vicdanını kaybetti. Şuursuzca saldırılar başladı her yere. Yapılanların insanlıkla alakası yoktu. Zulüm ayyuka çıkmıştı. Birileri üzerinden devlet, talan ediliyordu.

Melek öğretmeni mahallede hepiniz bilirdiniz. Başarılı, dürüst, güvenilir ve iyi kalpli idi. Babası dini konulara uzak durmayı tercih ederdi ama kızının durumundan da memnundu. Melek lise ve üniversite yılllarında dine ve imana hizmet etmeyi seven arkadaşları ile bereber kalmıştı. Orada namaza başlamış, Kuran okumasını öğrenmiş ve çok düzenli okumalarla hayatın gayesini ve Allah’ın esmasını da öğrenmişti. Onun bu hali sizin de hoşunuza gitmişti. O yıllarda hemen her aileden hizmet kurumlarında kalmış, eğitim görmüş birileri olurdu. Ve kimse de hizmet gönüllülerinden şikayetçi değildi. Bazıları, eskiden gelen korkuları nedeni ile ‘çok ileri gitmeyin’ tarzı uyarılar yapardı. Günde beş vakit namaz kılmayı ‘ileri gitme’ olarak görenler vardı mesela.

15 Temmuz akşamı ve sonrası her yerde hizmet kurumları taşlandı, camları kırıldı, ateşe verildi. Siyaset de kurumları kapattı ve başkalarına devretti. Siyasilerin peşinde gidenler de kendilerine vazife çıkararak; komşularına, kardeşlerine, bacılarına, arkadaşlarına sataşmaya başladılar. Hiç bir şey yapmasalar polise ihbar ederek, büyük bir onur(!) yaşadılar.

Dönemin en büyük özelliği, suçsuz ve savunmasız insanlar hain ilan edip onlara saldırmak idi.

Bir akşam üstü idi. Melek’in ailesinin evini sardınız konu komşu. Bağırıp çağırıyordunuz. Ailenin kimseye zararı yoktu. Bunu çok iyi biliyordunuz. Hatta Melek’in dedesi, zamanında, burada bir çok insana iş vermişti. İçinizde kaç kişi ondan yardım görmüştür. Ve maalesef onlar da şimdi bu saldırıda yerlerini almışlar. Pek mutlu olmuşardır umarım. Ancak ne yaptığınızı bilmeyecek kadar salaklaşmış, ahmaklaşmış bir kavim oldunuz. İnsanlık gitti buradan.

Melek’in babası önce yaptıklarınıza bir anlam vermeye çalıştı. Siz adama bir şey diyemiyordunuz da kızı Melek’ten dolayı aileye kızgın olduğunuzu ifade ediyordunuz. Kızı terör örgütü üyesi imiş. Kızı hain imiş. Kızı zaten evde değildi. Hem evde bile olsa kimseye zararı da olmamıştı. Darbe oyununda zaten yurt dışında idi. Kızı ne yapmıştı da evin etrafını sarmıştınız? Hangi ahlak hangi namus kuralı bunu gerektirir? Hani Melek öğretmen evde olsa da onu bize ver, linç edelim deseniz yine bir anlamı olurdu belki. Öyle de değil ki.

Melek’in babası korkmaya başladı. Annesi de korkuyor ve ağlıyordu. Eve de girebilirdiniz. Siz nasıl müslümansınız. Aklınızı mı kaybettiniz, vicdanınızı mı? İnandığınız değerlere ne oldu? Bir yerden komuta edilen robotlar gibiydiniz hepiniz. Yıllar yılı yapageldiniz komşuluğunda mu hiç hatırı yoktu? Derdiniz neydi gerçekten? Birilerinden nişan veya ödül mü bekliyordunuz? Melek’İn babasının işlettiği petrol istasyonuna mı göz dikmiştiniz?

Neyse ki bir süre sonra kalabalık dağıldı. Ama Melek’in babası bundan çok rahatsız oldu. Yaşı yetmiş olmuştu. Şimdiye kadar hiç bir zararı olmadığı komşularının böyle davranmaları çok ağırına gitti.

Bir kaç gün sonra aniden rahatsızlandı. Hastaneye kaldırdılar. Kalpte sorun vardı. Ameliyet oldu. Aylar süren bir dinlenme hali yaşadı. Sonra yavaş yavaş kalktı. İşine bakmaya başladı yeniden. Bir kızı da üniversite okuyordu. Oğlu da lisedeydi.

Melek, kardeşlerini çok seviyordu. Onlarla sık sık görüşür, durumları sorardı. Annesini ve kardeşlerini de çok özlemişti. Babasını da çok merak etmesine rağmen ülkesine dönemiyordu. Ama yapacak bir şey yoktu.

Bir gün kardeşinden telefon geldi. Kardeşi çok kızgındı. Bağırıyordu. Hiç böyle yapmazdı kardeşi. Mutlaka bir şey olmuştu. Melek sadece dinledi. Önce konuyu anlamalıydı. Meğer kardeşi eve dönerken bir gurup trol yolunu kesmiş. Yol ortasında senin ablan teörist, hain diyerek dövmüşler. Eve kan revan içinde gelmiş. Annesi, ne yapacağını bilmememiş, çok korkmuş. Babası da yeniden rahatsız olmuş. Hastaneye kaldırmışlar yeniden. Bir daha operasyon geçirmiş.

Melek işine devam ediyor uzaklarda. O bir öğretmen. O bir insan. Terörist öğretmenlik yapar mı? Kitap okur mu? İnsanlarla güzel güzel geçinir mi? Teröristin yeri belli. Onun mesleği öldürmek, Melek’in mesleği ise yaşatmak için var.

Ne kin varmış içinizde sövene dilsiz, dövene elsiz bu gariplere karşı. Yıllardır içinizde beslediğiniz düşmanlık sonunda bu abdestli namazlı insanlara mı patlayacaktı? Ne biçim bir kalp varmış sizde ki içinde bir canavar büyümüş.

Siz nasıl bir insansınız, nasıl bir müslümansınız ki, nefsinizi, şeytanınızı bıraktınız ve Hüseyinlere Fatımalara vurmaya başladınız. Hükmü siz vediniz, ipi de siz taktınız.

Melek öğretmen, yıllarca gidemedi ailesine. Sizin yüzünüzden. Ne yaptı size biriniz söylesin. Bırakın darbe çığırtkanlığını. Melek öğretmen orada değildi. Olayı da desteklemedi. Bir kanıt gösteremezsiniz. İçeri alınan hiç bir öğretmen için de bir kanıtınız yok. Onlar ne terörle ne darbe ile ne insan öldürmekle yan yana gelemez.

Melek öğretmeni bulsanız öldürürdünüz değil mi? Hadi konuşun, susmayın, cevap verin…