Trenler gelir
Trenler gider
Yol bitmez canımın içi
Bittiyse çıkmışsındır yoldan
Beş yaşında bir çocuk
Elinde poğaça
Sırtında gocuk
Sivas’ın soğuğundan geçerek
Samsun’a gider bir tren
Nereye gitti kompartımandaki o adamlar
Ben nereye geldim
Nerden geldi aklıma
Hani zaman treni götürürdü her şeyi
O trenden çalınandır anılar
Kafamda çalan bir ezgi
Bizim oralardan
Soğuğundan kaçmak için
Sivas’a sığındığın yerde bellemiştin ya
Uzun sap bağlamayı
Çalardın kara düzen
Dur, bu türküyü dinlerdin
Her türküyü çalacak kadar hırsız değildin,
Aşk elinden şeyler çalacak.
An-ka-ra/ ka-ra-man/iz-mir/van
Neydi ki Çaldıran’da bağlama çaldıran
“Gurbet eli mesken tuttum bu sene”
Ge-li-bo-lu /iz-mir/ka-ra-man
Kendi köyünden kendi iline okumaya gitmek de gurbetti,
On bir yaşında bindiğin trende.
Hasan Kalabalık’ı duymamıştın o zaman,
Bilirdin ama Kalın İstasyonunu,
Yarım saatlik yolda,
Bir buçuk saat tehir yediğin zaman.
İzafiyet teoremini öğretmişti sana
Işık hızında giden bir trenin içinde değildin gerçi
Duran trenin içinde geçmiyor zaman.
Geriye doğru giden bir trene bakıp
İleri gittiğini sanırdın
Giden gider, sen kalırdın…
Milyonda kaç ihtimaldir,
Bir çocuğun trene binmesi,
O trenin iki tren arasında durması,
O iki trenin aynı anda, aynı yöne yola çıkması
Çuf-tu-tu çuf.. çuf..
ÇUF ÇUF!
Sen mecburdun orda kalmaya
Bağıl hareketi orda öğrendin
Bağlanırsan kalıyordun yolda
Bakacaksan yola bak
O söyler sana gittiğini
Sırtında on üç yıllık Adidas hırkan varken yazıyorsun bunları
Hırkan dört yıllıkken hani
Kars’tan Ankara’ya giden bir trende
Geçmişini geride bıraktığın o zaman
Dokuz yıl önce tam da bu zaman
Zamanı ileriye sarıp olacakları görmüştün
Kiren ağacından asanı yapmamıştın daha…
Hatırla hele,
Hem dine hakaretten yargılanıp
Hem dindarlar koğuşunda kaldığın zamanı
Hayret makamında hayret etmiştin
O makamdaki hayret bile azdı
Onca yapılan zulme
Hatırla, orada Zorba’nın dediğini
“Vazgeçtim patron, vatanımdan vazgeçtim”
Vatanını terk ederken hani
Seni uğurlamaya gelen
Annene sarılmadan bindiğin treni hatırla
“Ma vedde’ake rabbüke ve ma kala!”
Bir film vardı: “Maymunlar Cehennemi”
Uçağa binen biri
Birkaç saat sonra başka bir dünyaya geliyordu
Hatırladın mı,
Uçağın tekerinin Brandenburg’a değişini?
Sarılar mekânında bir kara kafa daha…
Schwarzarbeit işinden çıkıp
Üzerinde siyah elbiselerle
Unter den Linden durağını hatırla
Hatırla cicili bicili o insanları
U5 gider anasının Marzahn’ına
Ciciler iner Alexanderplatz’da
Sen aynı trenin içinde normalleşirsin
Halen faal işte Checkpoint Charlie…
…………
Hiçlikten can bulduğun o treni hatırla!
Hatırlar mısın,
Rahimden dünyaya inince ağlayışını?
Doğum sancısından daha büyük,
Doğmak sancısını?
Sen de bir trensin canı taşıyan
Yola devam lazım,
Kesildi hiçlikle göbek bağın
Göbeğindeki izden belli
Taşırsın bedeninde Derviş damgasını
Kaç trene binmen,
Kaç yere gitmen,
Kaç kere kırılman,
Kaça bölünmen lazım hiç olmak için?
Ayağın altında dünya kayıyor,
Hayat elinden uçup gidiyor.
Yolda gittiğini sanıyorsun,
Yol içinden geçip gidiyor.
Anla işte,
Tren değil, yoldur seni götüren.
05.12.2024