Geldi en sevdiğim ay. Lütfen yanlış anlaşılmasın doğduğum ay olduğu için değil bu sevgim Ekim’e. Sevmem öyle şaşalı kutlamaları. Nereye yazayım adresimi? Böyle de baş yazı olur mu nerden verdiniz kalemi elime. Almışım badem sütlü kahvemi elime fonda klasik müzik. Bakmayın siz halime aslında efendim bendeniz asilzadegillerden.
Ne zaman bana çok ciddi işler verilse içimde muzır çocuk kalkıyor ayağa, başlıyor sağ lobun üzerinde tepinmeye. Seviyorum kelimeleri, cümleleri alt üst etmeyi ama en çok Cizlavet için yazmayı. Bütün telaşımın arasında bir nefes oluyor bana. Gelen eserleri okurken ki heyecanımı tarif edemem sizlere. Aile huzurunu seviyorum Cizlavet’in. En son saygıdeğer Hilmi Yavuz’un sürpriz konukluğunda gerçekleşen hasbihalde hissettim bunu iliklerime kadar. Gecenin kaçıydı, rüyamda mı dolaşıyordum edebiyatın doyumsuz sokaklarında bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey vardı edebiyata gönül veren insanların bir araya gelmesi,bahçelerin yeşermesine sebep oluyordu. Bilmediğim iklimlerde esrarengiz çiçekler açtırıyordu.
Eylül kızacak bana, hadsiz ben sonbaharın en güzide ayıyım ne çiçeği ne bahçesi diyecek. Gönül koyacak bana. Sen çok severdin sonbaharı, Eylül’ü en çok Ekim’i nerden çıktı bu bahar güzellemesi diyecek. Kızma ey sevgili mevsimin baş tacı. Sonbaharın yeri başka bende. Düşen her yaprağın hikayesi saklı içimde bir yerlerde. Sonbaharıma renk katan dostlara bu yazım. Cizlavet’e, ona gönül verenlere , onu heyecanla bekleyen edebiyat sevdalılarına.
Hoş geldin sonbahar hoş geldin Ekim. Hoş geldin Cizlavet ve hoş geldin mi bilmiyorum yeni yaşım. Sormayın kaç diye siz diyin 24 ben diyeyim 34. Çok lafı uzatmadan sizi çok değerli eserlere emanet ediyorum. Okudukça kendinizi bulacağınız, okudukça bahçenizde çiçekler açtıracak eserlere…Kalın sağlıcakla.
