En Büyük Eşkıya ve Vasiyet / Emin O. Uygur

Eşkıya. Yani hırsız. En büyük hırsız. Ama açıktan çalan çöken gasp eden hırsız. Genel olarak bilinen hırsızlıkta gizlilik vardır, tanınmama vardır. Suçluluk duygusu vardır. Yakalanmamak için kaçmak vardır. Ama eşkıyalık öyle değildir. Kanunu eşkıya koyar. Düzeni kendi istediği gibi eşkıya sağlar. Kitabına uydurur, insanları aldatır, korkutur.

Adam ne hikmettir bilinmez oğluna iki kese altın vermiş ömrünün son günlerinde.

-Oğlum bu iki kese altını sana bırakıyorum. Bunların biri senin biri de bu ülkenin en büyük eşkıyasının. Önce en büyük eşkıyayı bul, altınları teslim et.

Genç, altınları almış, bir yere saklamış. Kısa bir süre sonra babası vefat etmiş. Defin işlemlerinden sonra ülkedeki en büyük eşkıyayı aramaya başlamış. Herkes tanıdığı bir eşkıyayı tarif etmiş gence. Ama her gittiği kapıdan daha büyük bir eşkıya ismi ile geri dönmüş. En son çok korkulan bir eşkıyanın ismini almış. Mekânı dağlarda imiş. Korka korka gitmiş dağa. Dağda eşkıyanın adamları genci alıp eşkıyanın huzuruna götürmüşler. Genç olan biteni anlatmış. Eşkıya memnun olmuş.

-Sen saf bir gençsin. Ben eşkıya da olsam, yalan söylemem. Bu ülkenin en büyük eşkıyası ben değilim. Sana onu söyleyeyim. Şehirdeki kadıdır o.

Eşkıya adamlarına dönmüş ve;

-Şimdi bu genci alın şehre sağ salim götürün. Babasının vasiyetini yerine getirsin.

Genç kuşağında iki kese altın olduğu halde Kadı’nın huzuruna çıkmış. Kadı genci uzaktan bir süzmüş önce. Sonra da meramını sormuş. Genç babasının vasiyetini olduğu gibi anlatmış. Kadı önce öfkelenir gibi yapmış. Ama az sonra hızlı bir manevra ile kitabı açmış.

-Madem merhum babanız böyle istemiş, yanlış yere gelmiş olsan da seni geri çevirmek olmaz. Ama ben altınları doğrudan alamam. Bu haram olur. Buna bir ticari kılıf bulalım ki mahzuru olmasın.

Genç merak içinde beklemiş.

-Şimdi gel, dışarı bak. Bu bahçe bana ait. Bahçenin üzerindeki karları sana satarak o altınları alabilirim ancak.

Genç sevinmiş.

-Harika bir fikir efendim.

Kadı sırıtmış.

-Bu işi bir imza ile taçlandıralım ki her şey resmi olsun.

Genç altınlardan kurtulacak olmanın sevinci ile atmış imzayı çıkmış dışarı. Köyüne dönmek üzere yola koyulmuş. Vakit akşam olunca gecelemek için bir hana girmiş. Sabah erkenden yola çıkmak için hazırlık yaparken Kadı’nın adamları gelmişler hana.

-Seni Kadı Efendi çağırıyor.

Genç çaresiz gitmiş Kadı’nın huzuruna. Kadı öfkeli bir suratla karşılamış genci.

-Biz seninle dün bir ticari anlaşma yapmadık mı?

-Evet yaptık.

-O halde neden bu karları alıp gitmedin. Senin karların benim bahçemi işgal ediyor. Karları hemen temizlemen gerek.

Genç karlara bakarak:

-Ama efendim bunları temizlemek mümkün değil.

Kadı da zaten bu sözü bekliyormuş.

-O halde bedelini verir kurtulursun. Bir kese altın çözer bu işi.

Genç bakmış kurutuluş yok, kuşağındaki bir kese altını çıkarıp vermiş ve yine kâğıdın altına imzayı atıp çıkmış dışarı.

Genç üzgün bir şekilde parasız pulsuz giderken babasının gerçek vasiyetin anlamış.

eminosmanuygur

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *