Hayal Edilen Umut / Derya Hekim

Bazen bir cümle, bazen de bir melodi geçmişe götürür insanı. Çocukluğum ile el ele duruyor gençliğim. Nasıl da birbirinin aynısı görünüyor. Suretim şimdi de onlara pek benziyor. Fakat hissiyatım eskilerin söylenmemiş bestesi misali. Ne güzel ezgilerle beslemişim gençliğimi diyorum. İdeal gençliği aramaya başladığımda daha on beşimdeydim. Nasıl da gözü kara, atik bir ruha sahiptim. Şöyle bir sesleniverdim: Ne haldesin, hala ideal genç için var mı yüreğinde bir sızıntı?

Gülümsedi, o vakit bir sokak piyesinde rol alan beni göstererek “Dur, bekle. Biraz soluklan.  İçindeki şu kavgaları bırak. Şimdi bak sokak piyesindeki rolüne. Senden önce farklı rollerdeki gençleri temsil etmişti arkadaşların. Kimi parmağında kuklasına aşık garibi oynadı, kimi hayaliyle avunduğu sevgilisini anlattı. Kimi tek başına dağları aştı, kimi güzel sözler ile bir hayali anlattı. Gayeniz, çeşitliliğinizle hayalinizdeki ideal genci anlatmaktı. Sıra sana geldi. Seni de geçirdiler o sahneden. Piyes gereği durdurdular kartondan kamera karşısında. Elindeki mikrofonu uzattı muhabir rolündeki arkadaşın ve o meşhur soruyu sordu.’’

Anımsar gibi oldum.

“Sizce ideal genç kimdir? ’’ Koca salon susmuş cevabı bekliyor. Heyecanlıydım. Bir o kadar da korku doluydum. Ya yanlış bir şey söylersem. Ama iyi ezber etmiştim rolümü. Başta titrek ve cılız çıkan sesim sözlerin tesirinden kuvvet buldu. Bir anda deyiverdim ‘’ Dirahşan çehreli gençlere pek muhtaçtır bugün ve yarın. Onların gençliği ile kuvvet bulacak hakikatler. Lakin büyüklerimiz de anlamalı bizleri. İsteğimiz çeşitliliğimizle renk katmak hayata. Ayrı ayrı gözüksek de hepimiz bütünden ibaretiz. Biz parmağımızdaki kuklaya âşık oluşumuzu leylasını arayan mecnun gibi söyleriz. Deriz ki insanlığa, çatlamış dudaklarına aradığın su, âşık olduğun leylanın perdesini aralamaktan geçer. Yine deriz ki hayalimizdeki sevgili tektir. Bir Onu bilir bir Onu söyleriz. Evvel ahir bir sevgiliye kilitliyiz. Siz büyükler de hakikatleri anlatırken bir sevgiliden bahsetmiyor musunuz? Bizim sizden tek farkımız boş şişelerimizle aşk şarabı yudumlama arzumuz. Muhtaç değiliz ölümlü olana. Bugün düştüğümüzde elimizi uzatıp yardım istesek biliriz ki insanoğlu pek acımasız, yarın hatırlatacak düştüğün yerden ben kaldırdım diye. Oysa biz istiyoruz ki bizi yoktan var edenden başkası olmasın yanımızda yöremizde. Kısacası sözümüz sazımız ile yarınımızın bugünden ibaret olmadığını söylemeye çalıştık. Sevginin bizcesini sizin çizdiğiniz sınırların dışına çıkarak anlatmak istedik. Bu alemde bir hakikat var. Gözünü, kulağını kapatıp bilmiyorum diyerek kaçmak yerine değişen çağa ayak uydurmaya çalışıyoruz. Sevgiyi, umudu her rengiyle anlamaya çabalamamızdan ötürü bu farklılığımız’’

Durdum derin bir nefes aldım.

Susmuş salona şöyle bir göz gezdirdim. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki yerinden çıkacak sandım. Aklıma gelenleri bir anda sıralayıvermiştim. Biz daha on beşimizde gencecik fidanlarız. Hayatın kavgasını da düşmanlığını da bilmeyiz.  Biz heyecanlarımızı, heveslerimizi biliriz. Bunlar size pek yabancı değil aslında ama kendimizi anlamaya yetmiyor pürmelalimiz, gelin orta yol bulalım demeye çalışmıştık. Bir iki alkış sesi geldi. Saniyeler içinde alkış sesleri kuvvet kazanmıştı. Bizi anlamışlar mıydı yoksa tek tük yükselen seslere mi ayak uydurmuştu oradakiler bilmiyorum. Bildiğim tek şey güzelliklerle, sevgiyle dolu yarınları hayal ettiğimizdi. Bir gün her şeyin güzel olacağına umutla bağlı oluşumuzdu.

Hayatın üç yüz altmış beş günde yaşanıp elli iki haftayı sayıp dört mevsimde değişen hava sıcaklığı olmadığını anlamıştık.  Bizce bir mevsim daha vardı. O da umut dolu gençliğin mevsimiydi. Yaş kemale ermeden beşinci mevsimi anlamak pek kolay olmuyor.  Anlayanlarımıza da bu çağda nefes aldırmıyorlar. 

Derya Hekim

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *