Vicdan, insanın içindeki tanrıdır.
Victor Hugo
Vahid Jalilvand tarafından yönetmenliği yapılan ve Türkçeye Tarihsiz İmzasız
şeklinde çevrilen suç, vicdan azabı, adalet, pişmanlık, iç muhasebe, ahlaki sorgulama gibi
temaları içsel bir derinlikle ele alan 2017 İran yapımı dram yönü ağır basan bir filmdir. İran
sinemasının derin ve dokunaklı bir örneğidir. İran sinemasında vicdan teması çok önemli bir
yere sahiptir. Ayrılık filmindeki Nadirin vicdanı, Baran’daki aşıkların vicdanı Cennetin Rengi
filmindeki babanın vicdanı ve ninenin vicdanı, Warden filmindeki hapishane müdürünün
vicdanı, Söğüt Ağacı filmindeki karakterin ve onun vefalı eşinin vicdanı, Arkadaşımın Evi
Nerede filmindeki çocuk karakterini vicdanı, Cennetin Çocukları filmindeki abi ve kız kardeşin
vicdanı, Kiraz Ağacı filmindeki kendisi için mezarı arayan kişinin vicdanı, Serçelerin Şarkısı
filmindeki babanın vicdanı….bize şunu gösteriyor ki İran filmlerinde vicdan çok önemli bir
yere sahiptir. Genellikle filmler vicdan, ahlak sorumluluk üzerinden verilmeye çalışılır.Filmde,
ahlaki ikilemler, sınıfsal farklar, insan vicdanı üzerinde düşündürücü sorular sorar ki izleyiciyi
karakterlerin Içsel yolculuğuna dahil eder. Yavaş tempolu olması yönüyle biraz sabır
gerektirse de filmin bize sunduğu psikolojik yoğunluk bu sabrın karşılığını fazlasıyla verir.
Film, İran sosyal yapısına dair önemli eleştirilerde sunar sağlık hizmetlerinin durumu,
ekonomik eşitsizlikler, sosyal sınıf farkları üzerinden hikaye şekillenir. Musa ve ailesi
İran’daki yoksul kesimi temsil ederken doktor ve ailesi ise daha ayrıcalıklı üst bir sosyal sınıfı
temsil eder ve bu iki sınıf üzerinden vicdan mekanizmasını işleten yönetmen bize aslında şu
soruyu sordurur vicdanın bile estetiği vardır.
Bir doktor olan Nariman, bir fakir aile ile trafik kazasına karışır. İşinden evine dönen
doktor, motosiklet üzerinde giden bu aileye çarpar. Bu doktor, aynı zamanda bir adli tıp
uzmanıdır. Kaza anında doktor çok ısrar etmesine rağmen fakir olan bu aile yaralanan
çocuğu hastaneye götürmek istemez. Ertesi gün hastaneye giden doktor, bir gün önce
kazada yaralanan çocuğun cesedi ile karşılaşır. Yönetmen burada çocuğun ölüm sebebi
kazadan mı yoksa başka bir nedenden mi kaynaklandığı sorusunu filmin odak noktasına alır.
Bu gergin atmosfer doktorun içsel çatışmaları ile toplumsal adaletin sınırlarını öğrenmemizi
sağlar. Doktorun eşi de bir adli tıp uzmanıdır.Çocuğun ölüm sebebini önce doktorun eşi
araştırmaya çalışır. Sonunda çocuğun bir gıda zehirlenmesi sonucunda öldüğü tespitine
varır. Ama Doktor Nariman, bu kaza olayını eşinden saklar. Doktor Leyla ölen çocuğun anne
Babasıyla konuşur ve onlara çocuğun bir gıda zehirlenmesi sonucunda öldüğünü söyler.
Bunu da Doktor Narimana da iletir. Çocuğun anne ve babası arasında sakladığı bir şey
olduğunu farkına varır Doktor Leyla. Çünkü çocuğun babası Musa bir tavuk çiftliğinden
ölmüş tavukları almış ve bunları ailesine yedirmiştir. Çocuk bunun sonucunda gıda
zehirlenmesi geçirir ve ölür. Ölüm sebebi olarak Musa kendisini suçlar. Bu suçlamayı
Leyla’nın bakışları daha da derinleştirir. Musa bu zehirlenme olayını kendisinden
kaynaklandığını farkındadır. Eşi de bunu bilmektedir. Ve bunu söylediğinde hapse gireceğini
bilmektedir. Ölü tavuk olayını doktorlardan saklamaktadırlar.
Doktor Nariman profesyonel bir sorumluluğun ötesinde vicdani bir mücadeleyle karşı
karşıya kalır bir hata veya olayın yalnızca yasal değil kişisel sonuçları olduğunu da gösterir.
iki vicdan olayından bahseder. Ölen çocuğun babasının vicdanı ve bu olaya sebep olduğunu
düşünen doktorun vicdanı. Vicdan azabını yaşamak ile vicdan azabına itilmek teması burada
karşımıza çıkar. Öen çocuğun babası olan Musa, kimsenin olmadığı bir yerde ölüm
sebebinin kendisinin olduğunu düşünerek hüngür hüngür ağlamaya başlar. Çünkü başka
hiçbir yerde ağlamamıştır. Doktor ise daha çok yalnız kalmaya çalışır. Doktorun vicdanı
yalnızca meslek etiği değil insan olarak taşıdığı sorumlulukları da kapsar. O ahlaki olarak en
doğru olanı yapmaya çalışırken içsel bir sorgulama ile vicdan azabı yaşar. Musa fakir bir işçi
ve toplumun alt sınıfında yer alır çocuğunun sağlığı ve refahı ile ilgili eksiklerden dolayı
vicdan azabı duyuyor ve fakirliği ve çaresizliği onun sorumluluk duygusunu ağırlaştırır.
Musa’nın vicdanı bir baba olarak çocuğunu koruyamamanın ve onun ihtiyaçlarını
karşılayamamanın acısını taşır. Çocuğun ölümünden dolayı kendini sorumlu tutar ve bu
imkansızlıklar ile toplumsal koşulların neden olduğu suçluluk duygusu ile hareket eder.
Doktorun vicdanı, profesyonel etik ile insani sorumluluk arasındadır. Musa, botulizm
hastalığından dolayı çocuğun ölümünü öğrendiğinde ölümdeki sorumluluğun tamamen
yoksulluk ve çaresizlik olduğunu fark eder bu çaresizlik Musa’nın toplumdaki konumu ile
bağlantılıdır. Doktor, çocuğun ölümüne sebep olan koşulları öğrenmek için araştırmalara
başlar otopsi sonucuna ulaşmaya çalışır her şeyin kendisinin dışında olabileceğini kabul
etmeye uğraşır ama bunu vicdanına kabul ettiremez ve sonunda bu sorumluluk ve vicdan o
kadar ağırlaşır ki ölen çocuğu mezarından çıkartıp tekrar bir otopsi yaptırır acaba bu
çocuğun ölümüne bir gıda zehirlenmesi mi yoksa bir gün önceki gün kendisinin de karıştığı
trafik kazası mı neden olmuştu. Musa, kendisine bu ölü tavukları satan kişiyi bulur onunla
kavga eder ve bu kavga sonucunda adam ölür. Musa tutuklanıp hapse atılır. Bunların
hepsine tanık olan doktor, vicdani olarak daha çok sorumluluk hisseder. Sonunda doktor,
vicdani ile yüzleşmeye karar verir ve kendisini mahkemeye şikayet eder ve tabii bunun
öncesinde Musa ile konuşur. Doktorun burada yaptığı aslında vicdanın İnsanın bütün
duygularını yönlendirebildiği ve yön verdiğidir. Film Leyla’nın doktora sorduğu soruyla
kapanır. Doktor, mesleki ve teknik bir vicdanla mücadele ederken Musa, toplumsal ve
ekonomik eşitsizliklerin yarattığı suçluluk duygusuyla yüzleşir. Doktor, vicdanını rahatlatmak
için eyleme geçerken Musa, suçluluk duygusu ile kendi içine hapsolur. Her ikisinin de vicdanı
onları zayıf ve kırılgan hale getirir bu zayıflık sorumluluklarına nasıl yaklaştıklarını belirler.