Perdede Yanıp Sönen Yalnızlık / Sıddık Öz



Bazen insan kendini dünyadan çekilmiş, bir köşeye sinmiş gibi hisseder. Kalabalıkların ortasında bile, içindeki boşluğa dokunan bir el bulamaz. İşte tam o anda sinema devreye girer. Karanlık bir salona girersin, koltuğuna oturursun ve ışıklar söner. Artık yalnız değilsin. Çünkü perde açılır ve bir hikâye başlar.

Sinema, yalnızların sığınağıdır. Kimi zaman, sessizce bir yağmur gibi içimize düşen bir filmde, kendi hüznümüzü görürüz. Kimi zaman bir karakterin gözlerinde kayboluruz, sanki onunla aynı acıyı taşıyoruzdur. Yüzler değişir ama hisler hep tanıdıktır.

Kamera, dünyayı bir çift yalnız göz gibi izler. Bir otobüs camından süzülen ışıkları, yağmur altında yürüyen bir adamı, terk edilmiş bir masayı gösterir. Ve biz, ekrana bakarken anlarız: Yalnızlık sadece bizim payımıza düşmemiş. Dünyanın bir yerinde, bir sokakta, bir odada, bir başka insan da aynı sessizlikle yüzleşiyor.

Bazen bir film, unuttuğumuz bir duyguyu bize geri verir. Bazen de kelimelere dökemediğimiz bir şeyi bizim yerimize fısıldar. O yüzden yalnız hisseden insanlar sinemayı sever. Perdede yanıp sönen görüntüler, kendi iç dünyamızda da bir ışık yakar. Ve bir film bittiğinde, belki de artık o kadar yalnız değilizdir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *