Karanlık görünüyor olabilir her yan. Hatta ışık da bulunmaz cebimizde. Ay da bulutlara esir düşmüştür. Önümüzde çukurlar vardır. Ateş böcekleri bile hayırlarına yakmaz ateşlerini. Gözümün akını seçemezsin, gözünün akını seçemediğim gibi. Korkuyor değilim lakin yiğitlikten de söylemiyorumdur. Korktuğunu da hissediyorum oysaki. Geri dönmek de ileri gitmek de birbirinden imkansızdır. Tanıdık birine rastlamayı ummak beyhude, yardım beklemek saflıktır. Avaz avaz bağırmak, tehlikeyi çağırmak, sessiz kalmak zamanın çıldırtıcılığıdır. Oturmak, bilmediğin dikenlere ya da ayakta durmak, sert soğuğa. Bir seçeneğin diğerinden farkı yok gibidir. En çok canını yakan ise yokluğunun farkına varılmamasıdır. Varlığının farkında olunmaması da bir taraftan batar. Geçmişin yaşanmışlıkları omuzunda yük iken geleceğin ne getireceğini bilememen yük bindirir üzerine. Yüzünü kesen soğuğun tek olumlu yanı seni bana yaklaştırmasıdır. Bunca derdin bizi Yaradana yaklaştırdığı gibi. Derken gün doğar sağ yanımızdan. Ilık ılık akışını hissederken kaderin, aydınlanıverir gözbebeklerin. Yeni perdeler açılır, kapananların yerine. Sıkıca tuttuğum ellerini ısıtamayan ellerim güneşle ısınmaya başlar. Geceden çukur bellediklerimiz su kuyusuna dönüşmüştür. Önümüzde uzun, düz bir yol çıkmasa da ayaklarımızın bizi mavi denizlere ulaştıracağı hissi verir. Senin yanımda durduğunu bilmek, yanında durduğumu bilmen yolumuzdan çıkmamamızdır.
