Sevgili Kardeşim,
Geçen gönderdiğim Gökhan Bozkuş’un yazısını okumuşsundur.Şimdiyse ben yaşadığımız ifritten zamanlara ithafen yazıyorum.Benim şansım senin nerede olduğunu bilip hasretimi bir nebze olsun giderebilmem. Edebiyatta klasiktir susarken konuştuklarımızı anlatmak. Benim susarken konuşabildiğim nadir insanlardansın. Seninle eskisi gibi dertleşmesek de varlığını bilmek ayrı bir umut oluyor yıkılmış küçük dünyamda. Önceleri kendi yalnızlığımı sana anlatmaya çalışırdım. Hani dersin ya şu dünyada sadece sana anlatabilirim diye. Ben de bilirdim derinden sadece sen anlardın çünkü.
Artık anlatılmıyormuş bunu anladım. Kendine bile anlatamıyormuş insan yalnızlığın kaderi olduğunu…
Yaşamaksa her şeye rağmen “hamdolsun” diyebilmekmiş. Zaman diğer yarımızı aldı senden benden. Sonrada götürdüğü çok şey oldu bizden. Bugünlerde sustuklarımızın arkasına saklanıyoruz. Dua ederek yaklaşıyoruz bir gün daha sevdiklerimize. Gelecekte kavuşur muyuz bilmem ama. Bazı kavuşmalarımız mahşere kaldı. Bu zamanlarda yapabildiğim en güzel şey zamanı akışına bırakıp sessiz ağlamak. Sessiz ağlamak da nedir deme ağlamadan tekrar yutkunmakmış. Bilmiyorum sende akıtır mısın gözpınarlarından bir iki damla ? Yoksa kurutur musun pınarları. Faruk Nafız’ın çoban çeşmesi olup o zaman akmak ister kalbim …
Ben de ölümü düşünürüm artık. Bir sevdayı geride bırakmayı.. Meçhule giden o geminin ne zaman yolcusu oluruz bilinmez. Uyuyamıyorum ağlayamıyorum kalbim hızlı atıyor hepsinin sebebini bilsemde artık çare bile aramak gelmiyor içimden. Bazen Her şey çok güzel olacak Ekrem abi diyen çocuğun ümidi beliriyor içimde. Sahi her şey çok güzel olacak mı? Bir gün güneş bizim özgürlüğümüz içinde doğacak mı? Hayalleri mevkuf olan biri olarak bunları susarak anlatmak istedim.
BEN SADECE ÖZLEDİM.
Özlediklerim yutkunduklarım kadar …
bütün bereketler kolaylıklar afiyetler sizinle olsun güzel insan…