Yalnız Çınar / Erhan Bozkurt



Yine dilgir bir gecenin uykusuz demlerinin sonudur.
Kızıl bir sabaha ermiştir “Yalnız Çınar.”
Yine bir sabah olmuş ama gecenin derinliklerinden kalan endişeyi, umudu, korkuyu,müjdeyi,derdi çareyi, üzerinden atamamıştır . Dolgun, vakur ve derin duruşuyla kıyam eder.
Bu hali etrafındakilere de çok tesir ediyordu, fazla söze hacet bırakmayan bu duruşu pek çok şeyi anlatıyordu . Etrafındakilerde yapraklarını bir oyana bir buyana salıyorlardı.

Evet o da bir Çınar’dı ama farklıydı .

Çünkü o tarih kadar eski ve gizemli, her yeni gün kadar taze ve aydındı.

Görüp bilenlere sadece onun rüzgarlardan aldığı esintilere eşlik etmek düşüyordu ve bundan da çok memnundular.

Ama onu bu eşlik etmeler kesmiyor, tatmin olmuyordu.
Bitmeyen kıyamında hep bir başka ses veriyor hiçbir zaman bir öncekine benzemeyen nağmeleri etrafındakilere nasıl durulması gerektiğinin encamını öğütlüyordu .

Ama O herkesin içinde yalnızdı.

Bulunduğu ortam kalabalıklaştıkça o yalnızlaşıyor,
O yalnızlaşça ortam kalabalıklaşıyordu.

Her ne kadar yapraklarının dokunduğu ona benzemeye çalışıyorduysa da O hep bana da takılmayın, siz Sema’ya Sema’ya uruc edin,edin diye işaret ediyordu.

Zaten ona benzemek de neredeyse imkansızdı.
Çünkü o işaret ettiği Sema’dan gelen tayfalarla toprağa öylesine kök salmıştı ki adeta Sema’ya yükseldikçe kökleri derinleşiyor,kökleri derinleştikçe
O semaya yükseliyordu.

Aslında onu tanıyanlar iyi biliyordu ki o hep böyleydi ,hiç fidan olmamıştı küçükken bile koca bir Çınar’dı.

Onun yanında yakınında olmak da zordu, çünkü onun olduğu yerde baharlar çok daha canlı , kışlar da bir o kadar çetin geçiyordu.
Adeta Sema en sıcak yazını , en çetin kışını onun olduğu topraklara bırakıyordu.
Ama O baharında kışın da hakkını veriyor ve herzaman, her mevsimin güzelliklerinden dem vuruyordu semtine uğrayanlara.

Böyle dol, boşal geçerken mevsimler
her mevsimde ayrı bir güzellik sergiliyordu.
Baharda yaprakların en güzelini açıyor,
yaz da yeşilin en güven veren tonunu alıyor,
sonbaharda ötelere salık veren sarısıyla büyülüyor, kış vaktine doğru ise yaprakları yere düşerken bile asalet dersi veriyordu tüm milletine.

Öylesine bir endam ve duruş sergiliyordu ki , semtine uğrayanlar yanında bulunup, rüzgarlardan aldığı o musikiyi dinlemeden, dökülen yapraklarını toplayıp bir defterin arasına koymadan edemiyorlardı.
Ve gölgesinden istifade etmeyi,emniyet içinde bir bahar sofrası açmayı , kendilerine bir nimet olarak görüyorlardı.
O ise bir yakınındakilere bakıyor,
bir gölgesinin gelip geçenlere bakıyor ,
yalnızlaştıkça yalnızlaşıyordu.

Gerçi bu halinden hiçbir zaman şikayet etmiyor , dillendirmiyordu.
yeşeriyor ,sararıyor ,kızarıyor ama hep sağlam duruyordu zira Sema’ya çok İtimat ediyor ve adeta yeni bir hayat buluyordu hep.
Sadece Sema’dan inecek yağmurlarla teselli buluyordu.
Hatta hayranlıkla bakanlar yılların nasıl da onu değiştiremediğini ,bilakis daha canlı, daha heybetli kıldığını görerek adeta hayrete düşüyorlardı.
O ise bu hayran bakışları yine Sema’ya yönlendiriyönlendiriyoruzaklaşıyor, yalnız kalmayı tercih ediyordu.
Biliyordu ki yalnız ve sahipsiz olanın tek bir sahibi var.
Sahibinin O’nun olmasını istiyordu.
Ama bunun bedeli ağırdı, çünkü yalnızlık zordu. Zira mevsimler onu çok yıpratıyordu, gür ve diri gözükse de içten içe kendince eriyor bunun bir gün kendisini yok edeceğini biliyordu.
Onu sadece memnun eden tek şey ise tüm Çınarlarla beraber tüm çeşitlerin Sema’ya, Sema’ya boyatmasıydı.
İnanıyordu ki etrafındakilerle beraber arz en anlamlı manzarasına o zaman bürünecekti


Bu sayedede dünya bütün yıldizları
kıskandıracak hale gelecekti.

Bu haliyle onu azıcık anlayanlar da onun
gibi olmaya çalışıp böylece
aynı esintiyle yeryüzüne dağılıp aynı
atmosferi yayacaklardı tüm yeryüzüne.
Böylece bu atmosferi,tüm çınarların o sarsılmaz duruşunda gören herkes herbirinden ülkelerine,şehirlerine,
mahallelerine taşıyıp
onların güzel hallerinden istifa
edeceklerdi.

Zira görenler görmüştür ki çınarlar zor
yetişir,uzun zaman ister ama her daim her
halleriyle asaletli duruşları vardır
Derin bir tarihten,çetin mevsimlerden
geçip gelmiştirler . Bu sayede onların
bulunduğu yerler kadimdir,yıkılmamıştır emniyet verir durur.

Ve yine bilirler ki en anlamlı ortamlar
onların bulunduğu ortamlardır.

Selviler kavaklarda güzeldir ama Çınar bir
başkadır.

Tarih kokar, irfan eser, vefa soluklayıp,
ümittir ki verir, dururlar gölgeliklerinde.

Yalnız Çınar” sa onları uzaktan
seyrettikçe biraz olsun iç hüznünü yener.
Dostlarına serpilin,yükselin,dayanin, Sema’ya dalbudak,el açın .
Taa ulaşasınız gerçek bahara diye haber
gönderir semtine uğrayan kuşlarla ve rüzgarlarla.
Belki de baharı göremeyecektir kendisi
ama bilir ki Çınar’ları var eden birisi var,
O’ki hem Çınar’ın hem baharın sahibidir.
O’ki kainatı Çınar’sız bırakmaz ve yine bilir
ki kendine düşen sadece Çinar olmaktır ve
çınarlara düşense sürgün vermektir…..

Ve bu haliyle son gününe kadar
Sürgün verir….
Sürgün verdikçe yalnızlaşır,
yalnızlaştıkça sürgün verir…..

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *