
Acımıza katık gözyaşı
Gündüzler hesapsız geçer
Geceler, gecelerimiz
Düşüncelerin çıkmaz sokağında..
Demir soğuk, dört duvar beton
Demirden gelir yemek
Ve soğuktur kendisi gibi
Her lokma kurşun gibi ağır..
Gökyüzü kararınca, pencerelerden
Kasvet düşer orta yere
Ansızın sokulur koynumuza özlem..
Uykuda sayıklarız
Nasipsiz kalmazsa yastık yorgan
Derin bir ah işitilir
Ranzaların arasından..
Baharı ümit ederiz
Filiz veren başaklar gibi
Ama ayazdır dört mevsim
Hepsi kıştan kalma tipi, boran..
Her ses uzaktan gelir
Kulağımız hep tetikte
Düşlerken geleceği
Bir anda yakalar Mahpusluk
Adımlarımız yarım kalır…
Hasretle geride kalır
Lekeli camların ardından bakan gözler
Yutkunmak bile ar sayılır
Sıkarken yüreğimizi çaresizlik..
45’dakika ya sığar, 45’dakika!
Yavrularını avut, yarini teselli et
Ana babanın elini öp, halini sor
45’dakikada dokun sevdiklerinin hayatına..
Büyük oğlan karne almış
Küçüğü daha tanımaz babasını
Kızım suskunluğa gömülmüş
Ağlayan gözlerle bakar bana..
“Haydin beyler süre bitti!”
Haydi girin kabirlerinize
“Tek sıra yapın!
Konuşmayın!
Sessiz olun..!”
Bir de derler “Gözünüz aydın!”
Oysa hisse demezler
İçimizde yine büyük bir yangın..
Ağır ağır adımlanır malta
Küller gibi savrulur hissettiklerimiz
Yüzümüze çarpar demir kilit sesi
Bütün bu karanlığa inat,
İçimizde Sökün eder güneşin neşesi…
28.11.2016 Yakup Kenan