Umûmî bir ateş düşer bozkıra
Yangınlar şehrâyin keyfi çakıra
Rüzgârınla altın dönmüş bakıra
Yüzüme dost diye bakma eşkiya
Bir hüsn-ü zan vardı, gönül serveti
Geç anladım sendeki kör cinneti
Hakkın lütfettiği onca nimeti
Sakın ha başıma kakma eşkiya
Vatan evlatları kahramandı dün
Onların eliyle ölümden döndün
Söyle ne değişti, ne oldu bugün?
Nankörlüğe nağme yakma eşkiya
Kasalar, kutular eritmiş seni
Soytarılar sıfırlamış keseni
Duyunca çok güldüm alçak sesini
Yılan gibi eğip bükme eşkiya
Kâtil hükmündeki kararnameler
Ney sesi değildir o inlemeler
Ağlayan bebeler, mazlum anneler
Sularda sel olup akma eşkiya
Orduların hücum etse dört koldan
Bayrak düşmeyecek son karakoldan
Ne olsa dönülmez bu kutlu yoldan
Sen de hiç kusura bakma eşkiya
Tabaklar mücevher, varaklar altın
Yalanla, zulümle, israfa battın
Gözünün nurunu haybeye sattın
Karanlık saraylar dikme eşkiya
Sende bu pişkinlik, bu hile varken
Sürünür peşinde her aklı erken
Bâtıla diz çöküp boyun eğerken
Hakk diye oturup kalkma eşkiya
Kerbela zulmünü aşmış zilletin
Utancısın yetmiş iki milletin
Gün gelir elbette dolar mühletin
Zulmete devam et, bıkma eşkiya
Haccac’ı, Yezid’i, rahmetle anmak?
Ondan bin beterdir seni dost sanmak
Bana yeter gözyaşıyla yıkanmak
Sen sakın suyumu dökme eşkiya
Sen görünen yüzü ifrit ağların
Derekesi çoktur şen’î dağların
Gitmez yağı, pası süfyan çağların
Sefalete peşkeş çekme eşkiya
Dünya zor olsa da insan oğluna
Tasa yok Rabbimin mü’min kuluna
Bana engel diye kutlu yoluma
Çift canın yok ise çıkma eşkiya
Gözetledim durdum rahmet burcunu
Ömrümce bilmedim diyet borcunu
Talanlarla doldururken hurcunu
Şaşkın göze sürme çekme eşkiya
İhyası uğruna beşeriyetin
Hakk yola baş koydum, saftır niyetim
Menzil zaten uzak, yollar çok çetin
Başıma bir de sen çıkma eşkiya
Yıldızların ismi fazla bilinmez
Binyıllar geçer de nuru silinmez
Seven gönül füzelerle delinmez
Bu sevdaya kurşun sıkma eşkiya