Baharda Düşen Yaprak  / Neva Çiçek

Dolu dizgin koşar adımlarla yürürken ilkbaharda coşkuyla akan Çoruh kenarında soluk alırken buldum kendimi. Sanki ruhum koşuyor bedenim ona yetişmeye çalışıyor gibi. Sonu gelmeyen bir takibin içindeyim. Durup derin bir nefes alarak bütün Çoruh nehrinin havasını içime doldurmak istiyorum. Ancak böyle rahatlatacağım galiba.  Neyin ızdırabını çekiyorum bilmiyorum. Bir şeyleri arıyorum, ne olduğunu bilmeden. Gür sesiyle akarken Çoruh içimdeki gürültüyü duysun istiyorum. Belki de yalnızca burada haykırmak, göz yaşlarımın hüzünlü melodisiyle onun akışına eşlik etmek, içimdeki bu deruni yangını söndürebilirdi.

İlkbaharda çiçekler açarken, karlar eriyip toprağa can suyu olurken şu koca Çoruh’u coştururken hislerim bambaşka idi. Yeni bir mevsim, yeni bir dönem başlıyordu. Yine aynı işlerle meşgul idim. Her sabah erkenden kalkıp sobayı temizleyip içini doldurup ahıra gidiyordum. İki ineceğimin sütü hem besler hem kazanç sağlardı. Eve geri döndüğümde sobayı yakardım. Taze sağılmış sütü sobanın üzerine yerleştirip fırınına ekmeği koyardım. Her sabah gülüşüyle günümü güzelleştiren dünya güzeli evladımın yanına varırdım. Yeni uyanmış belli ki gözlerini tam açamıyor kuzum. Yanına varıp öpüp kokluyorum can paremi.  Bir süre mahmurluğu geçinceye dek sohbet ediyoruz. Sonra banyoya gidip elimizi yüzümüzü yıkıyoruz. Can paremi sobanın karşısına geçirip mutfağa doğru yol alıyorum. Enfes bir kahvaltı ile günümüzü taçlandırıyoruz.  Gün boyu neler yapacağımız hakkında konuşuyoruz. Küçük bir köyde işlerin bitmesi kolay olmasa da birbirimize ayırdığımız vakte hiçbir şey engel olmadı. İyi ki de olmamış. Dünya yorgunluğunun telaşı sırasında yavrumla geçen o kısacık vakitleri iyi ki bu cenderede heder etmemişim.

Bahar umutların habercisi.  Yeniden dirilişin ispatı. Bahar! Evet bahar öylesine güzel ki insanın içi içine sığmıyor. Ya son olanı, o bahar da nasıl oluyor! Son adı üstünde bitişi anlatıyor. Ben hep sonbaharda kaybettim ilk baharın hediyelerini. Sadece baharı severim ilk ve son olanını değil. Sadece bahar var benim için. Yavrum, nazlı çiçeğim, ceylan gözlü Baharım.  Saçlarını taradım uzun uzun. Sonunu bildiğim hiçbir şeyi sevmedim. Tek biri dışında. Yavrumun kısacık sürede benden gideceğini bile bile çok sevdim. Hayatım, günüm, saatim hep Bahar’dı benim. Bir gülüşü kışımı bahar eder, azıcık gözleri buğulansa yaz sıcağı hazan olurdu. Oda farkındaydı neler olduğunun. Zaman ah zaman ne hızlı akıp geçersin. Ne olurdu dursaydın yavrumun mutlu olduğu anda. Baharda bir piknik istemişti. Yapraklar sararmış, rüzgâr soğuğu taşıyordu. Ağaçların renk cümbüşü altında sıcacık sohbetimizle içimiz ısınmıştı.  Baharda sıcaklar geldiğinde bu ağaçların altında yine pikniğe gelmeyi planladık. Rengarenk ağaçlar altında olmanın güzelliğini, yemyeşil ağaçlara anlatıp bir bahar dalınızdan düşseniz de sonraki bahar yeniden dirilişinizin insanlığa umut oluyor diyecektik. Soğuk havada sıcacık muhabbetimizi paylaşmanın mutluluğunu yaşayacaktık.  Olmadı… 

Son olanı hiç sevmemiştim. O gün olanları da hiç sevmedim. Son sohbetimizin ardından yürüyecektik. Ayağımızın altında çıtırdayan yaprakların ezgisine eşlik edecektik. Olmadı… Son kriz ve ilk ayrılık bir anda oldu.  Avaz avaz haykırırken gözlerimde yaşlar yarama tuz taşırken Baharımın üzerine son yaprak düştü. 

Artık ilkleri de sevmiyorum. Ben sonumu bekliyorum. Hani demiştim ya tarifsiz bir ızdırap çekiyorum diye aslında dışardan bakanlar ah vah ederek acıma isim koyuyorlar. Ne cüretkarlık ama! 

Baharların ilki ve sonu bir yaprakla bitti. Baharımın bana geleceği anın hayaliyle yanıp tutuşuyorum.  Özlemim yüreğimin her köşesini kaplıyor. Bir yaprak düştü avucuma; yarı yaş, yarı kurumuş. Bahar’ımın hatırası gibi. Elimi uzatsam dokunacak kadar yakın, yüz yıllar boyu koşsam yetişemeyecek kadar uzak. 

Neva Çiçek

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *