Hangi pencereler sana açılır bilmiyorum. Her sesin senden bir haber getireceği ümidini taşıyor, bu
yüzden elimde kalan son gülümsemeyi sana saklıyorum.
Dağılan bakışlarımı hep ufuklardan topluyorum. Uzun bir yolun çizgileri gibi ruhumun kaldırımlarında
konaklıyorum ama yoldayım bunu biliyor bu yüzden konağa bağlanamıyorum. Acaba hiç duyan oldu
mu asude masallarımı? Annemin iç çekişleriyle başlayan küçük dünyam. İşte orada başlamıştı her şey,
şimdi onun yolcusu kendimin yabancısıyım.
Serencamım öyle pek de uzun boylu değil aslında. Her şey olması gerektiği gibi ne eksik, ne fazla.
Hayatım hiçbir sözcüğe sahip olmadan başlayan ve yollardan topladığım kelimeleri doldurduğum bir
heybe gibi.
Nerede ve nasıl olacak bilmem ama kavuşmanın umudu ısıtıyor ruhumu. Senin, beni bir gün mutlaka
karşılayacağına inancım tam. Güzergâhım, gelip geçeni olmayan yollar gibi. Kaç durak oldu bilmeden
yürüyorum, durduğumda son durağım olacağını da biliyorum ve sen de orada olacaksın.
Sessiz ve sade bir sabah, sadece kendimi duyuyorum. Serinliği yüzüme vuruyor, bunu fark edince
başımı kaldırıp bakıyorum, belki daha çok erken bekli de az ileri de diyorum. Benden eksilen her şey
geride kalan yolların hatırası oldu. Önümdeki her işaret seni hatırlatıyor, bu yüzden bazen kendimde
yaşamadığımı hissediyorum.
Geçip gittiğim yerler benden izlere sahip, ben onlara sahip olamasam da. Her şey bir bakışın izi kadar
anlamlı ve de kısa.
Kimi zaman, kuru yapraklar gibi kırılgan ve dağınık düşüncelerim yollarıma ışık oluyor, çoğu zaman da
senin varlığın en karanlık yollarımı aydınlatıyor. Yolların yorgunluğunu yine yollara anlatıyorum, biraz
senden biraz benden…
Yolumun uzunluğunu bilmiyorum ama yorulduğum zamanlar seni daha çok hatırlıyorum.
Azıcık dinlensem diyorum. Her molanın tadı yorgunluğumu unutturuyor. Kısacık zamanlar, huzurun
gölgelikleri gibi. Bir bebeğin damağında kalan ve biraz daha istemesine sebep olan anne sütü gibi.
Beni sana bağlayan duygularımın gücünü biraz da bunlar belirliyor.
Umut ediyorum. Umduğun her şey senden bir şeyler bekliyor, beklentilerin sancısı rahatsız ediyor her
iki tarafı. Geriye dönebilsem yarım kalanlarıma diyorum, nasıl olacak ki böylece yarınlarım da hep
yarım ka…..
Yolun başında her şey kolaydı. Yürüdükçe ağırlaşan ama seni unutunca hafifleyen duygular
kuşatıyordu her yanımı. Aah! Bilmek ne kadar acı verici bir şey.
Yolun kaderini yüklendim, yolun yükümü çektiği kadar…
Mevsimler, uğradığı her yere renklerini bırakıyor, gözlerde kalanlar sonsuzluğun başlangıcı olacak.
Kimine göre loş ve rahatsız edici viraneler, kimine göre aydınlık ve rengârenk bahçeler.
Bu akşam hava oldukça serin, kısa kollu tişörtüm içimi titreten soğukla baş başa. Göl kenarındaki
parka sığınıyorum. Karşılıklı büyükçe iki banktan oluşan salıncağa kıvrılıyorum. Çok uykum var ama
soğuktan uyuyamıyorum. Yorgunluk bedenimi iyice ağırlaştırıyor. Rüzgâr hızlandıkça ben banka iyice
kıvrılıyorum. Hava iyice soğuyor bense elimde kalan yalnızlığıma sokuluyorum. Burada rahat yok
kalkayım artık. Yol bu beklemez.
Kimi zaman ağaçlarında kuşları, balkonlarında çiçekleri olan daracık güzel sokaklardan geçtim. Kimi
zaman serin rüzgârların vurduğu sahillerde dinlendim. Bütün bunlar geride bıraktığım yolların
güzelliği adına geleceğe ümitle bakmamı sağladı. Hem biliyor musun, bize dair öyle güzel şarkılar
biriktirdim ki, melodiler hep seni söylüyor.
Bazen kendinden vazgeçersin de, bu durum senden başka kimsenin içini acıtmaz. Hatta acınacak
halde olduğunu söylerler. Sen de bilirsin, herkesin derdi kendine ağır. Öyle bir zaman da gel ki
kendimde kalmak mümkün olmasın.
Hasretimle aramdaki bağ; canımın umudu, yaşamın kıyısı. Elimde kalan son gülümsemeyi sana
saklıyorum. Beni karşıladığında yalnızlığımı sonsuza kadar sonlandırmış olacaksın.