Ben Cash:“Eğer sana bir şey öğreteceksem, o da asla bir otoriteyi sorgulamadan kabul
etmemen gerektiğidir. Düşün, tartış, sorgula.”
“Captain Fantastic” (2016), American Psycho filminden hatırlayaçağımız Matt
Ross’un yazıp yönettiği ve Viggo Mortensen’in başrolde olduğu bu filmi birkaç kez
izlemiştim. Hep ilginç gelmiştir bana. Bir baba ve 6 çocuk şehirden uzakta ve annesiz. Bir
baba 6 çocuğuna böyle bir ortamda nasıl bakar ve çocuklara nasıl eğitim verir. Captain
Fantastic, alışılmış eğitim sistemine ve toplumsal normlara güçlü bir eleştiri getirirken,
alternatif bir eğitim modelinin sınırlarını tartışmaya açıyor. Ben, altı çocuğuna fiziksel,
zihinsel ve entelektüel açıdan sıkı bir eğitim verir. Ancak eşinin trajik kaybıyla birlikte, aile
modern dünyaya dönmek zorunda kalır ve Ben’in yöntemleri hem çocukları hem de dış
dünya tarafından sorgulanmaya başlar. Doğanın huzurlu ama zorlu tarafını gösterirken,
modern dünyayı tüketimci ve yabancılaşmış bir yer olarak ele alıyor. Sosyalizm hayranlığı
yanında ve bu akımın yanında getirdiği eksiklikler çarpıcı bir dille ele alınmıştır. Yine de,
ebeveynlik, özgürlük ve bireysellik ve toplumsal eleştiri üzerine düşündürmek isteyen bir
yapım olarak etkileyici. Filmde, çocukların modern dünyaya uyum sağlamaya çalışırken
yaşadıkları zorluklar, bu eksikliğin bir sonucu olarak öne çıkıyor. Ben Cash, çocuklarına
eleştirel düşünmeyi ve sorgulamayı da öğretiyor.
Ben Cash:“Bir şey yasal diye doğru olduğu anlamına gelmez.”
Filmde Ben Cash’in çocuklarını modern ve çağdaş dünyanın olumsuz etkilerinden
izole ederek verdiği eğitim, hem hayranlık uyandırıyor hem de etik ve pratik açıdan
sorgulanabilir..”Captain Fantastic”, eğitim açısından önemli sorular soran bir film:
Çocuklarımıza sadece bilgi mi öğretmeliyiz, bilgi nereye kadar yeterli yoksa onlara hayatı mı
öğretmeliyiz? Eleştirel düşünce, fiziksel beceriler ve bilgi, eğitimde nasıl bir dengeye
oturtulmalı? Film, bu sorulara net cevaplar vermek yerine, izleyiciyi kendi cevaplarını
aramaya teşvik ediyor. Benzer eleştirileri Elephant veya Conrack filmlerinde de
görmekteyiz.Film, günümüz eğitim sistemlerine sert bir eleştiri getiriyor. Özellikle, sistemin
bireyleri sadece iş gücüne hazırlayan, yaratıcı düşünmeyi ve bireyselliği bastıran yönlerini
hedef alıyor.Çocuklar, bilgiyi ezberlemek yerine onun anlamını ve önemini keşfetmeye
yönlendiriliyor. Bu, modern eğitim sistemlerinin sık sık eleştirildiği “ezberci yaklaşım”ın tam
karşısında yer alan bir model.
Ben Cash:“Biz çocuklarımıza silahlarla nasıl avlanılacağını, kitaplardan
daha çok şey öğrenileceğini ve kendine güvenmeyi öğretiyoruz. Onlar kapitalist
köleler olmayacak.”
Film, bireysel özgürlük, toplumsal normlar, ebeveynlik ve idealizm gibi konular
üzerine düşündürüyor. Film, hem sıradışı hikayesi hem de duygusal derinliğiyle izleyiciler
üzerinde güçlü bir etki bırakıyor. Doğru ebeveynlik nedir? Çocukları dünyaya tamamen
hazırlamak mümkün müdür? gibi sorular soruyor. Mortensen, bir baba figürünün karmaşık
duygusal yükünü mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Karakterin kararlılığı, kusurları ve sevgisi
arasında dengeli bir performans sunuyor.Film, çocuklarını toplumun baskıcı normlarından
uzakta doğada büyüten bir baba, Ben Cash’in hikayesini anlatıyor.Ben’in çocuklarına
aşıladığı özgürlük, sorgulama ve birey olma fikirleri ironik bir şekilde zaman zaman bir
otoriterliğe dönüşüyor. Ben’i ideal bir ebeveyn ya da kusursuz bir lider olarak göstermiyor.
Onun yöntemleri kadar kusurları da hikâyeye derinlik katıyor. Ancak film, bu kusurları tam
anlamıyla derinlemesine irdelemek yerine yüzeysel bir şekilde geçiyor.
Çocukların kendi kararlarını verme hakkı vurgulansa da, Ben’in otoritesi bu
özgürlüğün önüne geçiyor. Filmin en ilginç anları da bu çelişkilerden doğuyor. Ancak finalde,
bu çelişkiler kolaycı bir çözüme bağlanıyor gibi hissediliyor.
Ben Cash (çocuklarının annesinin ölümüyle ilgili gerçeği anlatırken):
“Onlara gerçeği söyleyeceğim. Çocukları birer yalanla büyütmeyeceğim.”
Ben Cash, çocuklarını modern toplumun yozlaşmış değerlerinden korumak için onları
ormanda izole bir şekilde büyütüyor. Çocuklarına fiziksel ve entelektüel açıdan örnek bir
eğitim sunuyor gibi görünse de, yöntemleri zaman zaman sınırları zorluyor.Film, doğada
yaşamı ve modern toplumdan kopuşu idealize ederken, bu yaşamın zorluklarına çok az yer
veriyor. Sunduğu alternatif model, idealize edilse bile gerçek dünyada uygulanabilirliği
açısından tartışmalı.
Ben Cash:“Biz doğada yaşıyoruz, çünkü gerçek dünyada insanlık yozlaşmış durumda.”
Çocukların fiziksel dayanıklılıkları, güçleri entelektüel birikimleri ve Ben’in liderliği
hemen hemen güzel bir şekilde yansıtılıyor bu, hikâyenin gerçek mi dozunu azaltıyor ve film
bir noktada fantastik bir masala evriliyor. Ben’in çocuklarına verdiği eğitimin bir diğer
önemli tarafı, fiziksel dayanıklılık ve hayatta kalma mücadelsesi. Çocuklar, doğada kendi
kendine yeten şahıslar olarak yetişiyorlar. Bu, çağdaş eğitim sistemlerinde genelde göz ardı
edilen bir beceri kabiliyetini de öne çıkarıyor. Ancak bu durum, çocukların duygusal
ihtiyaçlarını ve sosyal bağlantılarını göz ardı eden bir biçimde sunuluyor. Modern toplumun
tüketimci ve yozlaşmış yanlarını eleştirmek güçlü bir tema olsa da, film bunu yaparken bir tür
“biz ve onlar” ikiliğine saplanıyor. Film, toplum normlarına eleştirel bir bakış sunarken, kendi
sunduğu alternatif yaşam modelini yeterince sorgulamaktan kaçınıyor. Bu durum, filmin
mesajını bir parça eksik bırakıyor. Çocuklar entelektüel olarak üstün olsa da, sosyal ve
duygusal etkileşimden büyük ölçüde yoksunlar. Ancak film, bu modelin de risklerine işaret
ediyor: Modern dünyanın kurallarına tamamen karşı durmak, bireyi izole edebilir ve dış
dünyayla uyumsuz hale getirebilir.Ben Cash’in çocuklarına verdiği eğitim, bilindik
sistemlerden tamamen farklı. Çocuklar; felsefe, bilim, edebiyat ve politika gibi ileri düzey
konuları tartışabilecek bir bilgi birikimine sahipler. Örneğin, 8 yaşındaki çocuk
Dostoyevski’yi analiz edebilirken, aynı yaştaki bir çocuğun modern eğitim sisteminde bunun
yakınından bile geçemeyeceğini görüyoruz. Ancak bu entelektüel derinlik, çocukların
duygusal ve sosyal gelişimlerinde eksikliklere neden oluyor. Film, bilgiye erişimi yücelttiği
kadar, modern toplumla uyum sağlamanın da eğitimde önemli bir unsur olduğunu ima ediyor.
Rellian (Ben’in oğlu):
“Belki de hepimiz yanlış yapıyoruz. Belki de diğer insanlar gibi olmak o kadar kötü değildir.
Bence bu söz filmin unutulan kısmı.Ya bizim yaptığımız yanlışsa. bizim dışımızda yaşanan
hayat doğruysa. Bizim yaptığımız her şey doğru mu. bu cümle bence filmde Baba rolünü
oynayan kişinin göz ardı ettiği veya görmek istemediği bir karanlık nokta olarak karşımıza
çıkıyor.