Dervişin Tezenesi / Erdal Büyükçakmak

Trenler gelir

Trenler gider

Yol bitmez canımın içi

Bittiyse çıkmışsındır yoldan

Beş yaşında bir çocuk

Elinde poğaça

Sırtında gocuk

Sivas’ın soğuğundan geçerek

Samsun’a gider bir tren

Nereye gitti kompartımandaki o adamlar

Ben nereye geldim

Nerden geldi aklıma

Hani zaman treni götürürdü her şeyi

O trenden çalınandır anılar

Kafamda çalan bir ezgi

Bizim oralardan

Soğuğundan kaçmak için

Sivas’a sığındığın yerde bellemiştin ya

Uzun sap bağlamayı

Çalardın kara düzen

Dur, bu türküyü dinlerdin

Her türküyü çalacak kadar hırsız değildin,

Aşk elinden şeyler çalacak.

An-ka-ra/ ka-ra-man/iz-mir/van

Neydi ki Çaldıran’da bağlama çaldıran

“Gurbet eli mesken tuttum bu sene”

Ge-li-bo-lu /iz-mir/ka-ra-man

Kendi köyünden kendi iline okumaya gitmek de gurbetti,

On bir yaşında bindiğin trende.

Hasan Kalabalık’ı duymamıştın o zaman,

Bilirdin ama Kalın İstasyonunu,

Yarım saatlik yolda,

Bir buçuk saat tehir yediğin zaman.

İzafiyet teoremini öğretmişti sana

Işık hızında giden bir trenin içinde değildin gerçi

Duran trenin içinde geçmiyor zaman. 

Geriye doğru giden bir trene bakıp

İleri gittiğini sanırdın

Giden gider, sen kalırdın…

Milyonda kaç ihtimaldir,

Bir çocuğun trene binmesi,

O trenin iki tren arasında durması,

O iki trenin aynı anda, aynı yöne yola çıkması

Çuf-tu-tu çuf.. çuf..

ÇUF ÇUF!

Sen mecburdun orda kalmaya

Bağıl hareketi orda öğrendin

Bağlanırsan kalıyordun yolda

Bakacaksan yola bak

O söyler sana gittiğini

Sırtında on üç yıllık Adidas hırkan varken yazıyorsun bunları

Hırkan dört yıllıkken hani

Kars’tan Ankara’ya giden bir trende

Geçmişini geride bıraktığın o zaman

Dokuz yıl önce tam da bu zaman

Zamanı ileriye sarıp olacakları görmüştün

Kiren ağacından asanı yapmamıştın daha…

Hatırla hele,

Hem dine hakaretten yargılanıp

Hem dindarlar koğuşunda kaldığın zamanı

Hayret makamında hayret etmiştin 

O makamdaki hayret bile azdı

Onca yapılan zulme

Hatırla, orada Zorba’nın dediğini

“Vazgeçtim patron, vatanımdan vazgeçtim”

Vatanını terk ederken hani

Seni uğurlamaya gelen

Annene sarılmadan bindiğin treni hatırla

“Ma vedde’ake rabbüke ve ma kala!”

Bir film vardı: “Maymunlar Cehennemi”

Uçağa binen biri

Birkaç saat sonra başka bir dünyaya geliyordu

Hatırladın mı,

Uçağın tekerinin Brandenburg’a değişini?

Sarılar mekânında bir kara kafa daha…

Schwarzarbeit işinden çıkıp

Üzerinde siyah elbiselerle

Unter den Linden durağını hatırla

Hatırla cicili bicili o insanları

U5 gider anasının Marzahn’ına

Ciciler iner Alexanderplatz’da

Sen aynı trenin içinde normalleşirsin

Halen faal işte Checkpoint Charlie…

…………

Hiçlikten can bulduğun o treni hatırla!

Hatırlar mısın,

Rahimden dünyaya inince ağlayışını?

Doğum sancısından daha büyük,

Doğmak sancısını?

Sen de bir trensin canı taşıyan

Yola devam lazım,

Kesildi hiçlikle göbek bağın 

Göbeğindeki izden belli

Taşırsın bedeninde Derviş damgasını

Kaç trene binmen, 

Kaç yere gitmen,

Kaç kere kırılman,

Kaça bölünmen lazım hiç olmak için?

Ayağın altında dünya kayıyor,

Hayat elinden uçup gidiyor.

Yolda gittiğini sanıyorsun,

Yol içinden geçip gidiyor.

Anla işte,

Tren değil, yoldur seni götüren.

05.12.2024

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *