hüzünle baktım mahallemin sokaklarına
evlerin bahçelerindeki çiçekleri kokladım
daha koklarken tütmeye başladı burnumda
sonra terim toprağında bir tarla geldi aklıma
avuçlarımda bir tutam kuru lavanta gidiyorum
…
odamın penceresinden gökyüzünü seyrettim
güneş yine içimi ısıtır mı böyle bir başka yerde
sığırcık kuşları böyle dans eder mi yine
‘Yaren leyleğe’ gıpta ettim her gelişinde
içimde bir, ‘Adem amca’ ukdesiyle gidiyorum
…
istimbotlar geçerken gözlerimin önünden
belki son kez baktım Boğaziçi’ne ıslak bir çift gözle
başka memleketin martıları da simiti sever mi
pervaz eder mi bir vapurun ardından böyle şevkle
genzimde iyot tadı, ardımda köpükler gidiyorum
…
köyümün gümrah ırmağında yüzümü yıkadım
suya değen saçlarını okşadım salkım söğüdün
sığla ağacınının gözyaşına göz yaşımı kattım
bari siz, kaderine terk edilmiş hatıra ormanları
bir soluk almalık yer vermez misiniz gidiyorum.
…
duvardaki aynaya baktım, genç olmasına gencim
ya niye ruhumun kıyısında bir ihtiyar taş sektirir
pes etmedim, sadece yorgunum
ey yurdumun dağlarından fışkıran suların tâkati
ey mümbit toprağındaki tohum sancısı, neredesiniz
heybemde biraz hayal, biraz kırıkları gidiyorum.
Mustafa DÖŞDEMİR