Anı yaşamak olarak da ifade edilen farkındalık, bazen hepimizden çok fazla uzaklaşabiliyor. Aslında uzaklaşan şey farkındalık değil bizim anı, içinde bulunduğumuz bu zaman dilimini görmemezlikten gelişimizden ya da önemsememizden kaynaklanıyor. Oysaki önceden insanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı. Ne öncesi yani dün’ü, ne de sonrası yarın’ı biliyor ve düşünüyorlardı.
Bizlere ne olduysa yaşadığımız aydınlık günün dışına çıkmamızla oldu. İçinde bulunduğumuz bu günün ve bu anın farkına varmak, onun dilimini mutlu değerlendirmek varken bizler ya dün yada yarın arasında sıkışıp kaldık. İki arada bir derede kalmak bizi kararsızlığı, çatışmaya itti. Psikolojimiz bozuldu, iç huzurumuzu kaybettik. Beklenti ve keşkeler arasında yaşadığımız anı hep gözden kaçırdık.
Farkındalık, insanın en güzel dakika ve saatleri içinde oluşan bir haldir. Bu kısa zaman dilimleri onun mutluluğu, yaşam nedeni kısacası farkındalığını oluşturan şeydir. Farkındalık da en önemli olan şey insanın kiminle, hangi ortamda ve ne ile ilgilendiğini keşfetmesi, yaşamasıdır. Bazen bir dost, bazen bir çiçek bazen de hava da hissedilen meltem rüzgarları kişiyi mutlu eder. Bunu o an içinde duydu, farketti ise o an yaşanmış olur. Yoksa elden gittikten sonra ne dostu ne o çiçeği ne de esen rüzgarı bir daha belki de göremeyebilirsin.
İnsan olarak ilginç varlıklarız. Bunu hep söyler ama her defasında da bu zaaflarımıza teslim oluruz. Akıllı olan bizleriz. Kuşlar, ağaçlar değil. Ama neden bu aklımızı iyiliğe, yararlı şeylere sarf edemiyoruz? Çünkü; dün ve yarın arasında bu günü gözden kaçırıyoruz. Anne babalar olarak düşünelim, çocukluğumuzun hangi karelerini daha çok hatırlıyoruz? Çocuğumuzun her gününü fotoğraflamaya, videoya çekmeye ya da her günün akşamında şirinliklerini konuşmaya çalıştığımız kadar kendimizin hangi gününü, anını daha ciddi yaşadık? Ama elimizden gitti ve dün oldu. Bu hatamız gözümüzün önünde dipdiri durmasına rağmen bir de tutuyoruz yarın/ları düşünüyoruz. Ne olacak yarın? Allah cc bilir öyle değil mi?. Ama bu günü anı, güzel, huzurlu yaşamayı bırakıp yarına kafayı taktığımızda bugünü bitirmiş oluyoruz.
Madem ki DÜN ve YARIN’ı bulduk o halde bugünü onlara teslim etmeden, bu günü bu anı ıskalamadan yaşamanın yollarına bakmalıyız. Evet dün’ün alınacak dersleri ve ya özür dilenecek pişmanlıkları mutlaka olacaktır. Dün’e dün kadar bugün değer vermeliyiz. Yarın ise daha gelmediği için çok fazla kafa yorma, mesai harcamaya değmez. Çünkü her bir gün dünün yarını, yarının dünü olduğunu unutmamalıyız.
Şimdi gelelim bu gün ne yaptığımıza ve ne yapacağımıza. Her şeyden önce bugüne odaklanıp önceliklerimiz olarak gördüğümüz şeyleri yaparak mutlu olmalıyız. Muhatap olduğumuz kişileri önemsemeliyiz. Onlara değer vermeli onların gönlünde iyi izler bırakmaya çalışmalıyız. Bugün yarın olduğunda keşke dememek için yaptığımız işleri bilen birilerine sormalı onlardan istifade etmeliyiz.
Şair ne güzel der ‘ beni bu güzel havalar mahvetti