Adı Atina olan bir şiir yaz
Mısralarında:
İnsanlığın barışa susadığı şu günümüzde bir zeytin dalına hasret her günümüzde
Athena’dan yeryüzüne yayılan sulh şiarı olsun.
Sokrat’tan Platon’dan dinlediğimiz:
Beden partasından kurtulup, ruh ve mana köklerimize bizi bir seyahate çıkaran
nasihatleri olsun.
“Karanlığa sövmeyi bırak kalk bir mum yak!” Felsefesinin numune-i timsali,
tutuşturulan olimpiyat meşaleleri olsun.
Roma’dan Helen’e uzanan öyküsüyle konuğunu, tacına sertaç edenleri olsun.
Bir şiir yaz adı Atina olsun
Mısralarında:
Afrodit’in aşkından devşirdiğimiz, Apollo’nun şiirlerine kulak kesildiğimiz; mitolojik
hazineleri olsun.
Müzelerinde, zamanın bütün yıpratıcılığına direnen, tarihin taştan bekçileri olsun.
Antik tiyatrolarında: “olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu.” Sözünün izleri
bulunsun.
Bir şiir yaz adı Atina olsun
Mısralarında:
Kentin koca duvarları bizi bir resim galerisinde dolaşıyormuş hissine salıveren;
Ressamın tuvalinden ruhumuza damlayan gökkuşağı renkleri olsun.
Atiki’den, Acharnon’dan karanlığı yara yara, ürkek bakışlarla, izbe sokaklarından
geçtiğimiz, Omonia’ya yürüyüşlerimiz olsun.
Dar sokaklarında geniş insanların yaşadığı; pazarlarıyla, lokma tatlılarıyla, simitleriyle
damağımızda bıraktığı tatlarla Yorgoların, Dimitrilerin diyarı olsun.
Üzerimize biriktirdiği yorgunlukla bir daha hiç bir şeye güç yetiremeyeceğimiz hissinin bedenimizi sarıverdiği ama üveyikler gibi kanatlanıp uçuverdiğimiz bir zamanda: “ümitsizlik öyle bir bataklıktır ki düşersen boğulursun, ümide sarıl sımsıkı gör bak ne olursun…” Sözünü daha iyi anladığımız günleri olsun.
Zeus’a aldırış etmeden Tanrılardan ateş çalan gözü pek, civanmert prometheus’lar
olsun.
Mavinin her tonunu gözlerimizle içtiğimiz bir hengâmda;
Sonsuzluğun habercisi masmavi denizleri olsun….
Atina’da Syntagma’da cücelerin devleştiği biranda
Rap rap ayak sesleriyle, izlemekten kendimizi alamadığımız milli seremonileri olsun.
Ve mısralarında:
Sokaklarında kulaklarımızı okşayan: kalimera, kalispera sözlerinin yankısı olsun.
Gözlerimizi okşayan, bakmaya doyamadığımız, duaya davet eden asırlık mabetleri
olsun.
Kırk yıllık hatırlar biriktirdiğimiz, kokusuyla mest, muhabbetiyle sermest olduğumuz
Mokka’da ya da Melina’da içilen bir fincan kahve olsun…
Beş bin yıllık tarihiyle, görkeminden hiçbir şey kaybetmeyen kentin tatlı bir
tebessümü olsun.
Aya Yorgi’den gözlerimizle kızılın her tonuna rikkat kesildiğimiz, gün batımları olsun.
Monostiraki’de çekilen her fotoğrafta kendine mütevazı bir yer bulan Dizdar Mustafa
Ağa Camii’nin hüzünlü kubbesi olsun.
Güneş, sarı örtüsünü çekti mi üzerinden,
Altın sarısı rengiyle güneşe namzet Acropolis olsun.
Bir şiir yaz adı Atina olsun
Her mısrasında Atina olsun
Her mısrası efsunlu nağmeleriyle sarhoş olduğumuz Atina koksun.
Servet Erdil
👏👏👏👏👏❤️