Malumunuz cizlavet haziran ayında sosyal medya kültürü başlığı ile bir yazım çıktı. Duyduğuma ve yorumlarda okuduğuma göre çok da beğenilmiş. Dede devam et diyen kuzularımı kıracak değilim ya. Dertli olduğum bazı hususlara devam edivereyim.
Er meydanına çıkan güreşçiler eskiden galibiyet kadar mağlubiyete de hazırlıklı olarak çıkarlardı. En civan, babayiğit güreşçilerin de sırtı bir şekilde yere değerdi. Sosyal medyada da gazetecilerde, akademisyenlerde gördüğüm bir rahatsızlık var kuzularım. Sadece onlarda değil. Hasbelkader bir şekilde ünlü olmuş, tanınır hale gelmiş sizlerin deyişiyle fenomon mudur fönümon mudur, her neyse işte ondan olmuş kişilerde sıklıkla gördüğüm bir maraz var. Linç ediliyorum, beni linç ettiler. Yetişin, imdat, imdat demiyorlar belki ama duyuyorsunuz o garip çığlıklarını. Bir de önüne geleni engelleyip fikir özgürlüğünü savunuyorlar.
Sosyal Medyada insanların bulunma sebepleri var efendim. Kimi zaman geçirmek için bulunur, kimi haber almak için , kimi sanatını ya da uzmanlık alanını geniş kitlelere duyurmak için vardır. Kimiler de vardır ki sürekli pohpohlanmak, övülmek, alkışlanmak için vardır. İlgi bekler bu son yazdığım kesim. Sürekli bir gerginlik hali, sürekli bir sağa sola laf saydırma ve kanaat önderi edasıyla topluma nizam, adalet dağıtma telaşı. Beğenecek, olumlu yorumlar yazacak ve sürekli alkışlayacaksınız bu mizaçları. En kahraman hak savunucusu onlar, en adaletli kalemler onlar, en güzel sesli , en isabetli fikre sahip olanlar da onlar. Sakın ama sakın onların aleyhinde kötü bir söz söylemeyin. Kötü sözü geçtim. Sakın onların A dediğine B demeyin. Diyelim ki onlar, normal insan zekasının dahi itiraz edebileceği kadar bariz bir bilgi yanlışlığı yaptılar. Sinek memeli bir deniz canlısıdır, dediler. Twitlerini attılar. Yapmanız gereken hemen RT etmek, güzel yorumlar yazmak olmalı. Hele bir de bu twiti atan kişilerin hayatında bazı mağduriyetler de olmuşsa sakın ki onlara “sinek de memeli bir deniz canlısı mı olur” diye yorum yazmayın. Kalpleri kırılır, sosyal medya hesaplarını bile kapatır bir süre bana ne bana ne , ben oynamıyorum çocukluğuna bile girerler. Linç etmeyin işte güzelim fonümenleri. Bir hanım kızımız vardı. Aslında kalemi de su gibi, zekası da maşallah dere gibi akar kızımızın. Ama bir gün bir şey oldu takipçileri kızdırıverdi. Beni linç ettiniz. Bana layık değilsiniz. Ben artık Türkçe değil İngilizce yayın yapacak, twitlerimi İngilizce atacağım dedi. Ve o gün bugündür Türkçe yazmıyor. Son cümlemi lütfen dikkate almayınız kuzularım. Elbette birkaç gün sonra dayanamadı az beğeni ve paylaşım olunca geri döndü cahil, linçi seven Türkçe kitlesine. Şimdi dedeniz bu yazıyı yazıyor ya. Gerçekten söylüyorum eleştirin dedenizi. Yerden yere vurunuz. Ama lütfen yazılarımın altına neyi eleştirdiğinizi de belirtin. Söz veriyorum size. Beni linç ediyorlar diye bağırmayacağım.
Bir de kuzularım aynaya bakınca birkaç kez şunu demeyi adet edinmeli. “Ben bir gün toprak olacak bir bedene sahibim.” Yani çok da önemsemeyin kendinizi. Sosyal medyada biraz tanınınca “gölgelerin gücü adına, heman” moduna girenleri mi ararsınız, kendini atomu ilk keşfeden insan olduğunu zannedenleri mi ararsınız, iki cümle içinde on tane yanlış yazdığı halde kendini Aristo yazarlık okulunun kurucusu zannedenleri mi ararsınız… Çok uzattı yine geveze dedeniz. Kuzularım iyisi mi için çaylarınızı, açın kitabınızı bay bay deyiverin sosyal medyaya. Bu gidişle herkes filozof olacak ve normal insanları mumla arayacağız.