Birazcık Sabır / Cihangir Asyalı

“Yûsuf-i gomgeşte bâz âyed be ken’ân, gam mehor/
Kulbe-i ehzân şeved rûzî gulistân, gam mehor”
(Hâfız-ı Şirâzî)

Yıllar oldu, bir dostum mektubunda şöyle demişti: “Dünyada her istediğimiz olmuyor. Olsaydı cennet olurdu zaten, değil mi?” cevabı içinde verilen bu soru, sıkıntılar çeken, istediklerine kavuşamayan birinin aynasıydı. Evet, burası dünya; her istenilen ya olmuyor ya da hemen verilmiyor. Hep bir sıkıntı, hep bir sabır ve imtihan… Her fani mutlaka bir dert ve sıkıntıyla iç içe. Büyük ruhlar başkalarını, küçüklerse kendilerini dert ediniyor. Ve kader, sürekli adalet edip duruyor, insan adil olmasa da.
Ölüm, bir nefes kadar yakın. Dünya, türlü cazibelerle fettan. İnsan, aldanmaya alışkın. Kin, öfke ve hırs nice gözleri çoktan perdelemiş. Beşer, yırtıcılıkta kendini aşmış. Vefa ve hürmet azalmış. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışan çok olsa da yarın ölecekmiş gibi ahrete çalışan bir avuç insan kalmış. Habil ve Kabil’den bugüne zalimle mazlumun tabiatında bir değişiklik yok. Değişen, zaman ve isimler yalnız. Lakin onca sıkıntıya rağmen, hiçbir zulüm sürekli değil. Hiçbir acı ilelebed sürmez. Bilenler bilir, zalimi de mazlumu da bekleyen bir akıbet var.
Sabrın meyvesi her zaman tatlı. Ümidin bahçesi daima şafak. Tohum toprağa düşmeden başak vermez. Hamur ateş görmeden pişmez. Selam üzerlerine olsun, insanlığın en seçkini nebilerden âlimlere, cefa yolunda yürümeyen, yürüyüp de sonunda gülmeyen bir tek hak dostu yok. Tufanlar selamete, ateşler gül bahçesine, hicretler medeniyete çıkıyor mutlak. Ve sürgün, talihtir; devlet kuşu konar muhacirlere. Zalimler silinip gider. Pişmanlık çiçeği açan gafillere kınama olmaz.
Hele birazcık sabır gönül; ümitler bahşeden Kur’an hakkı için. Varsın dostlar düşmanlara karışsın. Varsın hakkaniyet menfaate tercih edilsin. Varsın, rıza yolcularına tuzaklar kurulsun. Rabbin de bir planı var. Kıskançlık girdabı, nicesini kuyudan çıkardı sultanlık için, Yusuf gibi. Yedi bolluk çağı geçti diye üzülme, yedi kıtlık çağının da sonu göründü, şükür. Muhacir çekirdekler çınar çınar tutuşuyor el ele; sevin. Dökülen gözyaşlarının ikindi yağmuru olduğunu bil. Âlem yeni bir bahar saltanatı için kıpır kıpır. Duan eksik olmasın. Gayret çarkın ahenkle dönsün alınterinle. Sevinçlere az kaldı. Bahtsızların bahtiyar olması yakın.
Kalbim, birazcık sabır. Yalancı fecir uzun sürmez. Hakk diyenler yolda kalmaz. Dileyen dilediği lekeye sarılsın, bir ömür bir kez bile yanıltmayan yine yanıltmaz. İçi boş zalimin sesinin kös gibi güçlü çıktığına aldanma. Gücünü de öyle kudretli sanma. Herkes de bilir ki, “Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez,/ Bir şem’a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez!” Gücün yanına koşanlar her zaman koşar. Korkanlar her zaman korkar. Çıkarcılar değişmez. Öyleyse kalbin ferah olsun, gülün devranı dönmekte.

Gam yeme gönül, birazcık sabır:
“Şenlenir Yûsuf’la bir gün diyar-ı Ken‘an, gam yeme!/ Gam evinden uzak olur feryâd ü figân, gam yeme!/
Gün gelir elbet olur bedbâhtlar bahtiyâr./Aynı düzen üzre devretmez bu devran, gam yeme!/
Ey gönül, can evin tûfâna gark olsun, bırak!/Sen ki bilmişin evvelden Nûh’u kaptan, gam yeme!/
Gittiğin menzil uzak, yollar karanlık da olsa;/Mutlaka her yol bulur bir hadd ü pâyan, gam yeme /
Kopma ey can, doğrudan, kalsan da tek, Hâfız gibi/Yoldaşındır dâim kalbinde Kur’ân gam yeme!”
(Hâfız-ı Şirâzî)

Cihangir Asyalı

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *