Derviş/ Erdal Büyükçakmak


Hatrımda kalmadı eski zamanlar
Kitaplarda geçen zamansız anlar
Hatırlamıyorum “Galu Bela!”yı
Hatırlamıyorsan buldun belayı

Ne yedim ne içtim anne karnında
Sürem ne kadar ki dünya karn’ında
Söylenen ne ise doğru o bildim
Ola ki göklerden inen zembildim

Ağlamak her dilde aynı olurmuş
İnsanlar ağlayıp hayat bulurmuş
Bünyemde kesilen bağın izi var
İçimde o andan kalan sızı var

Diz üstü yerlerde emekleyerek
Gözlerim yollarda hep bekleyerek
Yürüdüm hayatın tuhaf yolunda
Yaşam birinde, mevt diğer kolumda

Giderken ölümle yaşam arası
Dediler ki gayen ekmek parası
Kim ulan bunları bana diyenler
Soru sorarlar hep aklı yiyenler

Tekkeler tanıdım suratı kardı
Duvarında beyaz badana vardı
Dedi: “Mecnun musun gezme avare”
“Hayat dediğin bu, yok buna çare”

Yaşıyorsak madem ölmedik diye
Bize insan diye ad koymak niye?
Hayvan da doğuyor, o da ölüyor
Ağlamıyor onlar neden gülmüyor?

Bağlanmak mı bizi gülüp ağlatan,
Gönül defterini dürüp bağlatan?
Bağlanma ki yolda ağlamayasın,
Kalbini kor ile dağlamayasın

Yolculuk var, yolun sonu neresi?
Bu cevaba insan canı veresi
Kabirdeyse eğer bu yolun sonu
Öbür dünya mı? O başka bir konu

Doğmak gerçek ise ölüm de gerçek
Cevaplar aradım elimde mercek
Dönmüyor dünyaya doğup ölenler
Görmüyor dünyaya köle olanlar

Ne sandın ki Erdal, olursan derviş
Dervişin yoluna çıkmaz ki ermiş.
Sorular esastır hayat bağında
Cevap arar isen masal dağında…
27.04.2016

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *