Dikenli Yollar / Alim Sariye

Sırtımızda ardan bir gömlek, ayaklarımızda prangalar. Omuzlarımızda emanet küfeler, gözler yorgun ve uykusuz. Uykuya dalıp yumurtaları kırarız endişesiyle devamlı yürüyoruz uykusuzluğa inat. Kalplerimiz güvercin kalbi gibi rikkatli, gözlerimizde buğu buğu hazan yağmurları. Canlarımız dudağımızda, gözlerimiz ufukta.. Çıktık dikenli yollara, bir daha geriye dönmemecesine. Akabe’de olduğu gibi ellerimiz birbirine kenetlenmiş. Söz vermişiz Allah’a, bu emanetleri arızasız bir şekilde geleceğin ışık tayflarına emanet etmeye..

Her köşe başında, şeytanın binbir tuzak kurduğu bu yollarda bir vefa insanı olabilmek, avuçlarında kor ateşler taşımak gibidir. Bu ateşler yürek yaksa da, sabır ve metanetle dişini sıkıp, “Hakk’ın hatırı alîdir” düsturuyla yürüyenler, elbet birgün Allah’ın lütfu ile sahîl-i selâmete çıkacak, çilesini çektikleri mihnetli günleri yad ederken yürekleri hafiften burkulsa da, rıza ufkuna ulaşmanın süruruyla mest olacaklar. Zira nebiler de bu dikenli yolların en aziz yolcuları idi. Binbir çile ve ızdırapla karşı karşıya kaldılar. Asla yılgınlık göstermediler. Allah’ın yüce kudretine sığındılar ve hikmetle yol aldılar. Gün geldi bu dikenli yollar onlar ve onların arkalarında yürüyenler için bir cennet koridoru ve bir peygamber yolu oldu. Cayır cayır yakmak için atıldıkları alevler, onlar için berd-u selâm oldu. Diğer yandan bu dünyayı oyun ve eğlenceden ibaret zannedip boğazlarına kadar levsiyata gömülü çakırkeyf yaşayanlar ise her bir adımda dikenlere takılıp yüreklerini kanatırken, isyan ve inkar vadilerinde acınası halleriyle, adım adım yokluğu tadacakları ölüme doğru sürüklendiler.

Nice aşina çehreler bilirim bu yollarda.. dünya adına hiç bir varlığa sahip olmayan, sadece yaşatmak için yaşayan. Yerini, yurdunu terkedip, dünyanın farklı coğrafyalarında Cenab-ı Allah’ın yüce adını duyurma aşk ve heyecanıyla koşturup duran. Bu uzun yolların ancak kulluk şuurayla aşılabileceği bilinciyle sürekli uyanık kalıp metafizik gerilime geçen. Elinde avucunda ne varsa bir başkasıyla paylaşan. Bütün insanlığı sevgiyle bağrına basacak kadar geniş bir yüreğe sahip nice gönül insanları bilirim. Ocaklar gibi yanar da gam izhar eylemez. Daima dua, zikir ve tefekkürle gerilmiş, buğu buğu gözleri herşeyi anlatır. Başkalarının elemleri ile hüzünlenir, sevinçleri ile mesrur olur.

Fakat bütün bu güzelliklerin ve iyiliklerin, insanlık adına insanca davranmanın bir bedeli vardır. Bidayetten bu güne Allah’ın davasına omuz vermiş bir insan yoktur ki zulme, hakarete maruz kalıp derdest edilmesin. Peygamberler ve onlara tabi olanlar için çile ve ızdırap, yolun kaderi olmuş. Geçmişte nasıl zindanlara atılıp işkencelere maruz bırakılmışlar, başka beldelere sürgün edilmişler ya da aç susuz bırakılıp ölüme terk edilmişler ise bugünün kahramanları da türlü türlü iftiralara maruz kalmış, kadın-erkek, yaşlı-çocuk demeden kimileri zindanlara atılmış, kimileri de vatanlarından uzaklara sürgün edilmişler ya da işlerinden, mesleklerinden uzaklaştırılarak açlığa ve ölüme terk edilmişler.

Ama geceler asla ebedi değildir. Şafak sökün edince güneşin gamzeden ışık tayflarıyla karanlıklar sona erer, kuşların cıvıltısıyla ortalık bayram yerine döner. Kar-kış, tipi-boran.. gün gelir yerini bahara terk eder. Bahar, sıcacık meltemiyle, rengarenk desenleriyle, dağların ve ovaların çağlayıp coşmasıyla inanmış gönüllere inşirah salar. Kışın soğuğuna sabredenler, baharın lezzetleriyle mest olurlar. Karanlıkları ebedi zannedip sövenler, sabaha kavuştuklarında pişmanlıkla dizlerini döverler. Muvakkat elemler, zulümler elbet bir gün bitecek. Alev alev yanma pahasına, hakkı tutup kaldıranlar, kor gibi avuçlarında tutanlar, daha dünyada iken bunun mükâfatını göreceklerdir. Onlar ötelere uçarken, görevlerini ifa etmenin ve Hakk’a itaatin izzetiyle, onuruyla, tertemiz sineleriyle, vuslata doğru kanat çırpacaklar.

Ey dost! Kalbinin ve vicdanının sesini dinle. Şu koca kainatta cereyan eden hadiseler Cenab-ı Hakk’ın hikmetiyle icra edilmektedir. Bizler mahdud ilmimizle bu ilahî maksatları bilemeyiz. Biz, Kur’ân-ı Kerim ve sünnetin ışığında esbaba riayetle mükellefiz. Ana kaynaklarımızdan iyi beslenebilirsek hadiselerle baş edebiliriz. Eğer şu kısacık dünya hayatında inandığın değerlerden dolayı sıkıntı çekiyorsan, sana düşmanlık edenler tarafından baskı görüyorsan, bütün bunlara sabredip dimdik ayakta durabiliyorsan, doğru yoldasın demektir. Çünkü burası inananlar için bir imtihan meydanıdır. Bütün peygamberler, sıddıklar, salihler bu çileli yolda sarsılmadan yürümüşlerdir. Bu firkat asrında tahammül edilmesi zor hadiseler karşısında sabırla yoluna devam edenler arasında, takılıp yolda kalanlar da var. Başına gelen gaileler karşısında sabır ve şükürle mukabele et!
Asıl endişe etmesi gerekenler, bir eli yağda, bir eli balda, sıkıntılardan ve baskılardan uzak çakırkeyf yaşayanlar. Bunca mazlum ve mağdur karşısında lal kesilmiş, rahat ve rehavet düşkünleri akıbetlerinden endişe etsinler ve tir tir titresinler.
Evet bu meydan imtihan meydanı, bu dikenli yollar çile ve mihnet yolları. Varsın yollar dikenli olsun. Yeterki bizleri ebedi dostlara, Cennet’e ve Cemâlullaha ulaştırsın.. Amin.

Alim Sariye

One thought on “Dikenli Yollar / Alim Sariye

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *