Dört Duvar Arasında Nereye Kadar?
Günlerdir kurtulamıyordum bu sorudan. Dört duvar arasında nereye kadar? İlk aylarda arkadaşlarla birlikte olmanın verdiği güzellik yerini yavaş yavaş duvar yalnızlığına bıraktığı günden beri içten içe bir huzursuzluk yaşıyordum. Yemek yapmak, yemek yemek, avluya çıkmak, bir şeyler okumak… Artık her şey o kadar rutin ki. Alışmak mı? Çok istedim ama bir türlü olmadı. Evet arkadaşlarımla, aynı atmosfer renkli dostlarımla bir arada olmak çok güzel. Bu ayrı bir güzellik. Ama bir de sen gel benim iç dünyama bak. Aklımın, hayaller ülkesinde gezinmesine bir bak. Ruhumun dört duvar arasına sığmayan ufkuna bak. Duvarları delip geçen nazarlarıma bak. Görüş günleri de farklı bir heyecandı önceleri. O günler beni yeniden hayata bağlardı. Sadece o günler değil. Daha iki hafta öncesinden başlardım beklemeye. İki hafta sanki iki saat gibi. Ama geçmezdi. Ve ne de çabuk biterdi.
Yine ruhum sıkışmış, aklım karışmı bir vaziyette yattım o gece. Gözüme uyku girer mi? Sağa dön. Sola dön. Nasılsa bir ara dalmışım. Rüyamda Yunus aleyhisselam geldi. Birden heyecanlandım. O ne güzel bir sima Allahım. Ne dieyeceğimi bilemedim ama şuur altım beni yönlendirdi soruya.
”Ne zaman biter bu dört duvar günleri?”
Yunus aleyhisselam gayet sakin cevap verdi. ‘’Bak ben denize atıldığım zaman beni bir balık yuttu. Ben orada kaldım bir süre. Eğer balık beni hemen dışarı atsaydı, koca denizin ortasında gece vakti ben nasıl yaşardım? Allah en güzel şekilde bir ortam hazırladı ve beni o zaman balığın karnından çıkardı. Siz bir hikmete binaen buradasınız. Merak etmeyin. Endişe etmeyin.’’
Uyandım. Evet gerçekten uyandım. Yani içimdeki sıkıntı gitti bir anda. Bildiğim şeydi aslında sabır ve hikmet. Ama zamanla kaybediyoruz bu hassasiyeti. Yardıma ihtiyacmız oluyor. Şükür Allah’a ki bizi yardımsız bırakmıyor. Umarım ve dilerim ebedi hayat sahnesinde de böyle olur. O’nun yardımı yine bizimle olur.
eminosmanuygur