( 3. Bölüm ) Bizim Evi Halleri…
Şerbetliyiz. Korkmam ki. Mapushane yatak, İdam Sehpası salıncak Bize.
Burası Mapus. Ayrım yok. Kaşık sallar, aynı Yemeğe,
Kırk günlük Bebeyle, kırk yaşında Teyze.
Çeşit çeşit Mamalar, mis kokan Bebe yağları, neredee…
Çoktan vazgeçtim, uygun Bezi bulmaktan, Cildime.
Ketılda kaynar Banyo Suyum. Yıkanırım tencerede.
Annemle hep kucak kucağa yatarız. Bulursak Ranzada. Yoksa, yerde.
Hiç Kum Havuzunda oynamadım. Aşındı dizlerim, Emeklerken yerlerde,
Tek iyi yanı şu Mapusun: Büyüyorum, telefon, tablet değmeden elime.
Ev neye benzer, bilmiyorum. Ne yaşadım, ne gördüm.
Bugüne kadar hep, dört duvar, demir kapı. Koğuşlarda büyüdüm.
Değil Odam, Yatağım. Olmadı bir Beşiğim, ya da Bebek koltuğum,
Her gün Sayım olur. Ve her gün, gürültüyle kesilir, o Tatlı Uykum.
Zaten olmadı hiç, renk renk kalemlerim, boy boy Oyuncaklarım,
O yüzden, onları hiç dağıtmadım. Annemi hiç kızdırmadım (!)
Benimkiler, geri dönüşümlü, çevre dostu, el emeği, o biçim,
Çay kutusundandı ilk Arabam, pet şişedendi Bebeğim.
İnanın bilmiyorum, Memleket ne demek ? Hatta, Anam, Babam nereli ?
Hangisi Kuzen veya Yenge ? Ya da, Amca, Emminin nesi ?
Ne demek acaba; Doğum Günü, Düğün, Bayram, Yaz Tatili,
Ailece Sofraya Oturma, Misafirliğe Gitme, Hafta sonu Pikniği ?
Şimdilik tecrübem yok. Ama, nasip olursa bir gün, anlatırım hepsini.
Bana sorarsanız, Dünya… Herhalde, Kadınlarla dolu bir Koğuş. Bizim Cezaevi gibi,
Yarısı da, Erkekler Koğuşu. Fark yok. Gün Saymak, Onların da tek işi.
Bir de Kardeşlerim varmış. Biri Yetiştirme Yurdu’ndaymış, Ninemleymiş diğeri,
Altı yaşım dolunca, gidecekmişim ben de. Bekliyorlarmış gelmemi.
Size bir sır vereyim mi ? Ben daha hiç görmedim, öperken Babam, Annemi.
İşte böyle. Kısaca, Bizim Ev’in halleri…
Anlatacak çok şey var. Ama, daha fazla üzmeyeyim Sizi,
Yoksa, Sımsıcak Yuvanızda, istemeden, kaçırırım Keyfinizi.
Belki de, yemek yiyorsunuzdur. Hep beraber, bir Sofrada şimdi,
Sonra da, Ailece Sinema Saati.
Mısırlar patlamıştır çoktan. Soğutmayın sıcacık kurabiyeleri.
Birazdan belki uyur kalır Küçükler. Aman, hemen örtün üstlerini.
Ne diyeyim ? Artık Bizden geçti. Giden Günler Gelmez Geri.
Ama. Bari Siz sürün, şu Yalan Dünya’nın Keyfini.
Biz mi ? … Tabi ki de razıyız O’ndan. Bekliyoruz Takdirini.
Ne zaman “Bitti” derse, o gün bitecek. Bu Toplumsal Cinnet hali.
Şimdi sözüm, bu Zulmü Yapanlara !
Gün ışığı göstermediniz ya Bana.
Size inat. Bir gün varacağım, ta o en uzak Yıldızlara.
Ve, dikeceğim Barış ve Güven Bayrağını dört bir yana.
Acı ve gözyaşı kattınız ya, bir kere harcıma,
Artık, Şefkat Fedaisi olmak, yakışır Bana.
Asla dokundurmam, kol kanat gererim. Nerede görsem, Mazlum’a.
Ve. And olsun ! Çevireceğim bu Dünya’yı, adeta bir Zindana.
Ama. Bu defa, Sizin gibi Zalim ve Firavunlara!
Martı