Bühtanlar çöllerde gezerken serkeş
Onca asır geçti geçti keşmekeş
O
günden
bugüne
Öykündü Yakupoğulları öykündü bir dağa
Koydular Yusuf’u kalplerindeki mancınığa
Kuyuların kör karanlığına bir masum attılar
Azgın kırın canavarlarına taş çıkarttılar
Azı dişlerinde parçalandı bir kardeş
Toprağın bağrına düştü bir güneş
Haset isli bakışların kıvılcımında /k/özleşti
İtilmek, kakılmak! Yusuf’/ç/a güzelleşti
Dilsiz şeytanlar
………………Gördü,
………………………Duydu,
……………………………… Sustu
Kamer küstü,
hafızasını yitirdi ayna
Ayna unuttuğu zulmü hep yüzlere kustu
Kardeş, kardeşi doğurdu kuyunun /k/oynuna
Şems düştü mezar oldu kuyu
Yusuf düştü Şems buldu kuyu
O yetime Rahildi kuyu
Sundu göğsündeki suyu
Esrarlı bir şefkat, nurdan bir çift kanat
Sardı dedi: Allah’ın ipine tutun, sabret
O
Günden
bugüne
Bu imtihan
Vicdan alıp vicdan satan bir bezirgan
Müjdeledi ferdaya kucağındaki oğlandı
Yakup yandı, Yusuf utandı, hakikat üryandı
Kuyu/ u/tandı,
Körlük yalandı
Yusufları yuttu kör kuyu
Yakuplar unuttu uykuyu
O
Günden
bugüne
Kederli gözler kapanmamaya tövbeleşti
Kanlı gözlerde hasret her lahza körpeleşti
Ağladı boynu bükük evlat /y/anığı baba
“Ben derdimi şikayet ederim tek Allah’a”
Dedi ağladı,
Sustu ağladı
Tabirsiz rüyalarda duyulan ko/r/kuyu
Züleyha’ya aldı götürdü bir kervan
Kervan gitti, Yakup yandı,
Kervan geldi, Züleyha yandı
Yusufların çağı geldi asra dayandı. Yusuf KAR