Sıktıkça hicran damlarmış, kirpikleri sulu.
Esen rüzgârlar ninni söylermiş uğultulu.
Ezer geçermiş uzun geceler ev yok, bark yok.
Uğurlanmış eyyamullah, yarı aç yarı tok.
…..
Üşüyormuş ruhu, kalbi sıcacık, dupduru.
Bir parça ekmek avuçta ovduğu, kupkuru.
Ufalanmış yavaş yavaş, elleri nasırlı.
Dağılmış alında çizgiler, sırlı mı sırlı…
…..
Kimi acı, kimi tatlı akan nehir gibi…
Yarım küre tası soğukmuş, görünmüş dibi.
Hayat atlasıymış simada incecik izler.
Ağırca yükler taşımış izzetle o dizler.
…..
Yamaları derin yaradır, kanatmış zaman.
Yükselmezmiş çorbasından ne buhar, ne duman.
Derisi iffetten kırışmış, gömleği yırtık.
Bahar, garibin umurunda değilmiş artık.
…..
Sıfırlamış kader ne varsa, helalden yana.
Yamaçlarından suyunu içmiş kana kana.
Sofrası Hızır sofrasıymış bin bir bereket…
Yanaklarından goncalar açmış buket buket.