Şimdi Çanakkale’de olmak vardı, be kardeşim…
Kordon boyunda, ince belli bardakta demli bir çay
Üzerinde buharı tüten taze simit
Yanında bir dilim Ezine peyniriyle…
Kaz Dağları’ndan esen kekik kokulu rüzgar
Yüzüme dokunsa usulca,
İçimdeki gurbeti serinletse buz gibi suyuyla…
Bozcaada sabahına uyanıp
Peynir helvasıyla karşılasam güneşi…
Gökçeada’da bir çocuk gibi
Bir top dondurmayla mutlu olsam
Sakızlı kahvemi yudumlayıp
Dar sokaklarında kaybolsam…
Bir vapurla geçsem Eceabat’a
Martılara simit atsam neşeyle
Boğazda güneş batarken
İçimi döksem dalgalara sessizce…
Yorgun kalbim dinlenir mi o sahillerde
O eski anıların koynunda?
Çanakkale, suskun bir türkü gibi çalar içimde…
Şimdi Çanakkale’de olmak vardı, be kardeşim…
Truva’nın atı gibi yarım kalmış bir destanım ben
Gelibolu’da baş koysam toprağa
Susarım sadece…
“Memleket sağ olsun” derim
Ne varsa içimde, gizlice saklarım…
Gurbet, zor zanaat be dostum
Ama içimde hep bir kıvılcım
Şimdi Çanakkale’de olmak vardı, be kardeşim…
