Yokuşta Yol Ayrımı / Ünal Livaneli

Bir karanlık ordusu takılmışken ardıma
ne güvercin ne örümcek ağı çıktı bahtıma
bin yıl uyusam, uyandığımda
barbarlar yine durur mu karşımda
yaşlanıyorum
her gün kırıp
yeniden sarıyorum
ve evet
her gün biraz daha yakalanıyorum
düşmanlarıma
düne kadar,
‘Tazelenir umudum çarpa çarpa zulmün duvarlarına’
diyordum.
artık yoruldum.

çakal çenesinde yavru kanatlarım
çiğneye çiğneye kanattıkları
ömrümün önünde
işte dikenler
yokuşta yol ayrımları

yanıma aldığım ürkekliğim
çocukça nağmelerime karışan gözyaşım
canım ninnilerim

gözlerim ufukların uzağında
umutlarım şehrin tuzağında
dallarımda ölü kuş bedenleri
gök biçilmiş ekinlerim

kara atıyla kasvet
yıkıp geçti düşümü
soldurdu yıldızlara benzeyen gülüşümü
kırıldı kolum
dışına çıktı yenin
elim bulamadı böğrümü
canım yandı
ferim söndü
of demeye varmadı dilim

keserek saçaklanmış hüzünlerimi
yeniden başlıyorum
cesur değilim

akıp gideyim diyorum
yok çağlamaya mecâlim
yalnız
denize varmak istiyorum.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *