Mustafa Kabakçıoğlu’a ithafen
“Mapusun içinde üç ağaç incir
Elimde kelepçe boynumda zincir
Oy zulüm zulüm başımda zulüm
Uzak git ölüm…”
Uzak gitmedi ölüm!
Belki dost olmak istedi
Kim istemez ki?
Adı Mustafa, Efendimiz’ın adaşı
Medrese-i yusufiye de
Hz. Yusuf”un arkadaşı
Tek başına hücrede kalan
Said-i Nursi’nın kaderdaşı
“Ölümcül hastalıkla ölenler şehittir”
Müjdesinin muhatabı.
Ne gam
Uzak gitmedi ölüm!
Çamurun içinden çıkan,
Nilüfer çiçeği gibi
Güneşi görünce parlayacaktı
“Zindan-ı dünyadan bostan-ı Cinana”
Kanat çırparken
Ne acı bir son bıraktı
Reva görenlere ölümü
Uzak gitmedi ölüm!
Zindanda filizlendi, hücrede başak
Ver elini dostuna yırt mektubunu
Dünyanın soğuk yüzüne bıraktın
İbretlik… Bir ağır veda
Kaçış yok gelecek ardın sıra herkes
Süleymana hak iddia eden
Karıncanın varmı şahidi bilmem
Senin şahidin ise tecrit arkadaşın Kur’an
Uzak gitmedi ölüm!
Küflü duvarlar,soğuk beton değil mesele
Zulüme giydirmişler kara yaşmağı
Zakkum ağacı dikmişler koğuşlara
Bir sessizlik ki kargaşanın çığlığında
Dem bu dem mi? Sanırlar…
Handan Tunç