Uykunun, gözlerine gelmemek için inat ettiği gecelerden biriydi. Yatalı saatler olmuştu ama hala başaramamıştı uyumayı. En sonunda pes etti ve kalktı yataktan. Bir bardak su alıp balkona çıkmaya karar verdi. Aklında dolanıp duran, uyumasına müsaade etmeyen düşünceleri yıldızlara anlatırdı belki. Olur da içlerinden bir tanesi çıkar, kuyruğuna takıverir uyutmayan düşünceleri, kayıp gider bu uçsuz bucaksız semada. Her ne kadar yaz da olsa mevsim, gece esen rüzgar üşütüyordu. Sıkıca sarıldı üstündeki hırkaya. O sırada üşütenin rüzgar mı yoksa yaşadıkları mı olduğuna karar veremedi. Çünkü hırkanın yetemeyeceği bir titreme haliydi bu. Ruhu üşüyordu adeta. Ah! Dedi başını kaldırdı semaya tıpkı Efendiler Efendisi’nin (sav) dediği gibi: “sevinince toprağa, hüzünlenince göğe bakın; yerde tevazu, gökte ferahlık vardır.” Bakınarak semaya bir ferahlık aradı ; kendi için, şu an zorluk çeken, esarette olan, haksızlığa uğrayan tüm mağdur kardeşleri için. Şu an dua etmek dışında elinden gelen bir şey olsun istedi. Öyle bir şey ki…ferahlık hasıl olsun gönüllerde. Bu düşünce ile kapattı gözünü ve daldı hülyalara yüreğinden dudaklarına varan şu cümleler ile;
“Tahayyül ediyorum ki…şu yıldızlar mürekkebim, gökyüzü kağıdım olmuş tüm dîlhun kardeşlerime söylemek istediklerim için. Güneş ve ay ilhamım, bulutlar yelkenim, rüzgar kalemimi ilerleten güç olmak için can atmakta. Zira şu günlerde herkesin güzel şeyler duymaya ihtiyacı çok. Kelimelerimi yağmur tanelerine, güvercinlerin minik ayaklarına yüklüyorum dünyanın dört bir ucuna ulaştırmaları için. Baba özlemiyle ağlayan çocuğun gözyaşlarına mendil, parmaklıklar ardında özgürlüğünü bekleyen bir anneye umut, hastaneye gidemeyen bir gencin hasta hücrelerine şifa, yalnız kalana yoldaş olsun diye kanatlanıyor güvercinler. Bu güvercinleri gören serçeler gagalarını bu yol için seferber etmek istiyorlar. Tıpkı bir zamanlar kendileri gibi küçücük olan ebabil kuşlarının yaptığı gibi… Ama bu sefer bir farkla zalimlere taş değil de mazlumlara deva için… Tamam diyorum serçelere, o zaman bu kelimeler de sizin , haydi uçun! İşsiz kalıp evine rızık götürmeye çalışan babaya ekmek, yurdunu terk etmek zorunda kalana metanet, kaygıdan uyuyamamış gözlere uyku olun diyorum. Semaya kalkmış tüm ellere dua, bekleyenlere güzel haber, ayrılıklara vuslat olmak için haydi uçun serçeler…”
Ve sanki uçan o kuşların kanat seslerini duyuyor iken kulakları, açıyor gözlerini. Tan yeri ağarmış bile. Etrafına bakınıyor; bir serçe, bir güvercin arıyor gözleri , hayaline gerçeklik katmak istercesine. Lakin biliyor ki Allah’ın izniyle şuan değil belki ama elbet bir gün gerçek olacak hayali, tüm yorgun düşen yürekler can bulacak yeniden…
TESNİM
