Mavi bir ışık süzüldü bugün hücremden içeri
Aldım onu sakladım gözbebeklerimde ,
Sonra tuttum bir köşede sessizce nicedir beni bekleyen kağıdı kalemi
Nasılsın diye sor dedi ışıldayan mavi,
uzun zaman oldu görmeyeli..
Haklıydı çok uzun zamandır yoklamadım ben beni..
Bu soru hatırlattı bana kendimi..
Nasılsın ?…
Bilmiyorum dedim.
Bilmiyorum, sanki bir ben var benden içeri..
Ne düzene ayak uydurabilmiş
Ne dünyayı anlayabilmiş
Ne de anlatabilmiş derdini..
Bilmiyorum..
Bir sis var göğüme dolan, gönül penceremden içeri..
Uğuldayan kulaklarıma bıraktı, kuş sesleri yerini
O çok sevdiğim göğü bile öyle çok özledim ki..
Kaldırıp baksam başımı, yine alabildiğine mavi halbuki..
Bilmiyorum..
Nedir bu gelip çöreklenen omuzlarıma,
adı neydi ?
Hasret desen, değil.
Gurbet desen belki..
Ama tarif edilmiyor hissiyatsızlık hissi..
Sanki bembeyaz bir karın ortasında çok uykum
gelmiş de, uyusam geçecekmiş gibi..
ya da susuzluğu gidermeyen o suyu içtikçe daha çok susamışım da, bir yudum daha içsem kanacağım sanmak gibi..
İçimde sürekli çırpınan, beni hep yorduğundan şikayet ettiğim o kelebeklerden öyle çok uzaklaştım ki..
Rüyalarım bile terk etti beni..
Ne kadar zaman oldu bilmiyorum, durup kendimi dinlemeyeli..
Nasılsın ?
Bilmiyorum..
Umuda türküler yakan,
Bahara şiirler yazan o kızdan eksilen neydi?
Umudu mu eksilmişti, baharı beklemekten?
Yoksa düşe düşe kalkmayı öğrendiğinde
Acı eşiği mi yükselmişti ?
Hayata yetişmeye çalışırken koşturmaktan mı, Nasır tutan yerlerini görememişti..?
Neydi ?
Bu sıkışıp kalmışlık hissi mi,
Bu şükre vurmalıyım, şikayet yakışmaz korkusu mu, beni bana açık etmemişti..?
Bilmiyorum…
Yoksa insana inancını mı yitirmişti?
Sahi bu hücrede işi neydi ?
Neden bu dört duvara tıkmıştı kendini?
O kalabalıkları hep toparlayan,
O herkesle diyalog kuran
Sorgusuz sualsiz insana kucak açan,
Kim olursa olsun gülümseyen,
Uzun sofralar kuran,
Misafirsiz geçen günü anlamsız bulan,
Hep hadi bir şeyler yapmalıyız’larla dolu olan
Bir arada olmanın huzurundan beslenen
O kız şimdi neredeydi ?
Neden bu yalnızlık hücresine kilitlemişti kendini?
Neyin cezasıydı kestiği , çektiği, ya da suçu neydi?
Yara burda kanıyor,
İçimde sıcacık hala orada duruyor sancısı
Sanırım yakalamıştım ipi
Peki asıl soru?
Gördüğün onca vefasızlık,
Duyduğun onca haksızlık
Bildiğin onca bencillik
Hayatından çaldığın bir tek güne değer miydi?
Dünya hassas kalpler için bir cehennem hükmündedir diyen ne de güzel söylemişti..
Sen şimdi korktuğun cehennemden kaçıp,
Başka bir cehenneme kilitledin ya kendini..
İnsandan uzak, dünyadan uzak, kendinden uzak..
Sadece devam ettirdiğin, etmesi gereken rutini ..
Belki artık asmıyorsun göğe gözlerini
Pencere önlerine dikmekten vazgeçtin çiçeklerini
Bir köşeye bıraktın kağıdı kalemi
Açmıyorsun kimseye gönül pencereni
Almıyorsun hiç bir riski
Kırıla kırıla düşe düşe kalka kalka ezberledin de hatta bütün düşüşleri
Bir neden bekliyorsun ya ayağa kalkmaya hani..
Bir Hira’ya kaçıp saklanır gibi, kapattın ya üzerine bu dünyanın kapısız köşesini,
Kırk kilit vurdun ya insanla gönül defterin arasına..
Kanamasın diye bastın ya üstüne tuz..
Sanki atmosferi yutmuş gibi fazla, hazmedemediğin onca şey kaldı ya içinde.
Kursağı da doldurdun ya heveslerinle..
Biliyor musun?
Zaman seni hiç beklemedi..
Sustukça hiç duymadı seni dinlemedi
Sen daha sana nasılsın diye soramadan
O aktı ve gitti…
Ara sıra hatırlattı sana kendini
Kaçtığın her ne varsa o ben değilim benden kaçış yok dedi
Önce saçlarından aldı rengini..
Sonra gözlerinin etrafını çizdi
Sen kaçtıkça köşene,
Gözlerini kapatınca saklandığını zanneden bir küçük çocuk gibi,
O sarmıştı etrafını çoktan,
Akrebi yelkovanla kovalayan..
Sen tutamadın ama o avuçlarının arasından kayıp gitti..
Şimdi bir dön de bak geri?
Değişen ne, ne oldu böyle unutunca kendini ?
Herşey aynı mı kalır sandın kapatınca gözlerini
Artık incinmez miyim dedin, kesince bütün ilişkilerini
Kırılmaz mıyım sandın duymayınca acı sözleri
Ya kulağında takılı kalan uğultu sesleri?
Onlar neyin işaretiydi.
Ağlamayacağım dedikçe daha çok şişen gözlerin, sana ne söylemek istemişti?
Acıyı duymamak için hissizleştirdiğin kalbin, sıkışmamış mıydı yerli yersiz geceleri?
Ertelediğin tüm hayallerini,
Saklandığın tüm kederlerini,
Hepsini koydun bir bavula, bıraktın okyanusa belki..
Ya kafanın içi?
Öyle kaos bir kalabalık varki orada,
Kaçıp saklanmak mümkün değilki..
Oysa sen attın kendini o içinde kaybolduğun boşluktan içeri..
Hadi , şimdi bul bulabilirsen kendini ..