Ayakkabına taş parçası girse yürüyemezsin. Birkaç adım sonra ne yapar eder o bulgur tanesi kadar taşa tahammül edemez, çıkarırsın onu oradan. Rahatsız eder seni çünkü. Dişlerinin arasına sıkışsa kıl kadar ince bir meyve kabuğu, maydanoz ya da et parçası yine duramazsın, onu oradan çıkarmanın yoluna bakarsın. Örnekleri çoğaltmak mümkün aziz dost. Gözünün içinde seni rahatsız eden bir toz parçasına aldırış etmemen imkansız biliyorum. Çıkar dilinin altındaki baklayı da rahatla diyorsun, farkındayım. İnsanlar, diyorum aziz dost. Neden bu kadar küçük bir rahatsızlığa bile aniden tepki veriyorken gözlerinin önünde işlenen onca kötülüğe onca kabalığa kayıtsız kalıyorlar. Yazarların, şairlerin seveni çoktur, nefret edenleri de. Sürgün kelimesi onlar için icad edilmiş sanki. Ekseriyeti bir yanlış gördü mü susamazlar. Nereden, kimden gelirse gelsin. Bir ortam da isyan ahlakı denen tamlamayı en iyi onlar doldururlar. Başlarına gelecekleri bilmelerine rağmen susmayı değil haykırmayı tercih ederler. Mehmet Akif gibi
“Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale; Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale! Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!” Derler. Aman, nemelazım demezler. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, demezler. Ve bu mizaçları yere, zamana, mekâna göre değişkenlik göstermez. Yanlışı yapan kim olursa olsun çiğnenmeyi göze alarak “dur arkadaş, bu yaptığın yanlış ” demeyi bilirler. Diksürüngen misali kalabalıklar yorar onları. İsterler ki siyaha siyah, beyaza beyaz diyebilsin herkes. Adnan Yücel gibi direnç toplamaya çıkar bazıları da.
“İsterim ki senden
Yılgınlıkta inanç olasın
Zulme karşı direnç olasın
Gömülesin aşkımın sularına
Göresin beni göresin”
Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini okuyorum. Birinci cildindeyim henüz. İlk okuyuşum değil. Nurettin Topçu’nun bir kitaba başlık olacak şekilde resmettiği ‘isyan ahlakı’ tamlamasını, bir karaktere annenin bebeğini emzirmesi gibi yedirmiş içirmiş sanki. Kitaptan alınacak çok dersler var. Kitap bizim insanlarımızın fotoğrafını çok da iyi çekmiş. ” Zulme sessiz kalan bir gün zulme uğrar, haksızlığa karşı durmak insanın onurudur. ” sözünün altını çizerken düşündüm de neden kıyıyoruz bu onura. Bir kere geldik bu dünyaya ve yanlışa yanlış demeyeceksek neye yararız.