Sanatla Ölümsüzleşen Bakışlar / Gökhan Bozkuş

   Sanat somut mudur, soyut mudur diye sorulsa zannediyorum ekseriyet soyuttur ,diyecektir. Sanat insanın iç dünyasının fotoğrafıdır. Ve bu fotoğraf kimi zaman şiirle kimi zaman şarkı ile misafir olur ruhlarımıza.

   Kulağımıza değen o nağmeler ruhumuzla bütünleştikçe haz verir bize. İç dünyamıza yaklaştıkça çeker bizleri kendine ve oradan hiç çıkmak istemeyiz. İçten, içe doğru esen bir rüzgar gibidir. Bazı sanat eserleri de var ki içteki fırtınaları sadece kalbimize değil gözümüze de taşırlar. Bakar bakmaz o hissi tanırız. Korku, hüzün, nefret ya da sükutu hayal… Sanat tarihinde önemli yere sahip olan bazı resimler var ki adeta birer duygu taşıyıcısı gibiler. Bu yazımda size onlardan birkaç örnek vereceğim.

1. Rus ressam İlya Yefimoviç Repin’in en meşhur eserlerinden birisi olan Korkunç İvan Oğlunu Öldürüyor da oğluna sarılan bir babanın gözlerinden taşan korkuyu yakalamak mümkün.

Resim, ilk Rus Çarı IV. İvan’ın, bir sinir krizi sonucu oğlu İvan Ivanoviç’in şakağına asasıyla vurmasından sonra oğlunun babasının kucağında ölüşünü göstermektedir. Tabloda, babanın dehşeti, pişmanlığı, azabı, ve hayatı sönmekte olan oğlunun sakin ifadesi görülmektedir. (Resim ve bilgi kaynakça: Vikipedi)

Repin’in korkuyu bu kadar başarılı bir şekilde resmedebilmesinin sırrı nedir? Bununla ilgili bir söylentiye göre Repin, bu eseri resmetmeden önce her sabah mezbahaneye gidip, hayvanların gözlerini izlemiş ve öyle resmetmiş. Başka bir  söylentiye göre de Repin bu tabloyu yaparken kendi zamanında yaşanan zulümlerden etkilenmiş. Kendi ifadeleri :

“Bu tarihsel trajedinin uyandırdığı acıyı tabloya yansıtmak doğaldı. Bu yıl bir dizi korkunç olaya tanık oldu. Tarihten bir çıkış bulmam normaldi. Yeni bir tabloya heyecanla başladım. Tablonun konusu, çağımızdaki zulümdü. Bir deli gibi çalıştım, bazen dehşet içindeydim.”

 Öyle bir resim çizmiş ki bir insanın gözlerinde saf korkuyu,  berrak çaresizliği ve  sessiz pişmanlığı görmek mümkün. Son sözü “Sadık bir oğul ve sade bir kul olarak ölüyorum.” olan bir oğul ile onun ölümüne sebep olan bir babanın sanata yansımasının adı olmuş bu tablo.

2. Düşmüş Melek, Alexandre Cabanel,

Alexandre Cabanel’in 1847 yılında yapmış olduğu yağlı boya eseridir. Fabre Müzesi’nde bulunan ve herkese açık olan bu eserde kovulmuş olan şeytan temsil edilmiştir. Ateşi andıran kızıl saçları, çok ağlamaktan kan gölüne dönmüş öfke dolu gözlerinden bir nefreti okumak mümkün. Cabanel’in eserine ilham kaynağı, John Milton’un 1667 yılında yazdığı epik şiiri “Kayıp Cennet” olduğu anlatılır. Kolları ile yüzünü gizlemeye çalışması ama bunu becerememesi, duygularını bizden saklayamaması… Gözlerinden taşan intikam ve gizli gurur sanatçının yağlı boya fırçası ile günümüze kadar gelmiş.

3. Medusa, Caravaggio

İtalyan ressam Caravaggio‘nun 1597’de yapmış olduğu bu yağlı boya tabloda yılan saçlı Medusa’nın kesik başından taşan ifadeleri yakalamak mümkün. Gözlerdeki çaresizlik. Kesik olmasına rağmen yüze yansıyan çaresizlik oldukça başarılıdır. Efsaneye göre Medusa kendisine bakanı taşa çeviren bir özelliğe sahiptir. Caravaggio dışbükey bir yüzey kullanarak resme bakanların Medusa’nın kalkana yansıyan yüzünü gerçekten gördüklerini hissettirmek istiyor ki bu da başlı başına bir yetenek.

Duyguları yansıtan eserleri örnek verirken Karl Pavlovich Bryullov tarafından yapılan Pompeii’nin Son Günü isimli yağlı boya tablosunun sol alt tarafında bulunan çocuklarına sarılan annenin gözlerindeki hüznü  ve bebeğini korumaya çalışan diğer bir annenin çaresizliğini göstermemek olmazdı. Yanan, yıkılan Pompeii’yi anlatan bu tablonun tamamını çok daha geniş bir şekilde başka bir yazıda aktaracağım için şimdilik  sadece resmin sol alt bölümünü size göstermek istedim.

2 thoughts on “Sanatla Ölümsüzleşen Bakışlar / Gökhan Bozkuş

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *