Var mı şu hâlim hatırda umurda,
Bir bilsen yüreğim nasıl da darda,
Bilmem, bunu sana anlatsam zor da,
Yetişir mi hayâlin sevişime..
Hangi dildedir bu nazın izahı,
Çok çırptın gönlümü gözleri âhu,
Sade sevdim işte ne diyim yahu,
Severim işte öyle gelişine..
Yeter artık ben bu mihnete doydum,
Dert öten kuşları camımdan kovdum,
Gel yâr diyorum gel adını koydum,
Tanı diye kalbimin girişine..
Çırılçıplak ruhumla günler saydım,
Yokluğunda başımdan neler savdım,
Şefkatle gülerdin dönüp baksaydın,
Şehirde köşe bucak sinişime..
Ne olur bir duysa beni dedikçe,
Bastım içime bağırmak geldikçe,
Mahpusta duvarlar yükselen dikçe,
Hep kulak kesildi iç çekişime..
Hasretler sürgünler ve esaretler,
Beş para etmezden bin hakaretler,
Baktıkça kendime ettim hayretler,
Sarhoş, bu akıl almaz değişime..
Üstümde hayatın kalık tortusu,
Hayalde boğulmuş alık korkusu,
Yükleniyor hep bir yanık kokusu,
Her nefes sevda sevda deyişime..
Naz yüküyle hep yokuş hep itiraz,
Ben’se elim bağlı karşında ıraz,
Sen de umur etseydin keşke biraz,
Her sefer benden bir ben verişime..
Bunca söz dökerim sanırlar dilbaz,
Bilmez derim işte kimseler bilmez,
Yutkunurum can sızısı sezilmez,
Yüreğin her ağzıma gelişine..
Söz bitti can yanık diyesim tamam,
Yani anla işte odur ki demem,
Sormaya ben bile cüret edemem,
Hayata sıkılmış bunca dişime..
Gül bülbül aşk alsın herkes yerini,
Ayırdım şiirin enfeslerini,
Ertelerim bütün heveslerimi,
Bilsen hepsini senin gelişine..
Dem gelsin bahar olsun çerağ yansın,
İsterim gelesin gönül bağ olsun,
Gelmesen de canın, canın sağ olsun,
Ne diyim sen işine ben işime…
tahsîn-i kelâm