“ama ben niçin hâlâ nûrusiyâha ağlarım “
Niyet ettim haritamı önüne sermeye. And olsun içimden geçeni bilene. İçinden geçenleri gözlerinde setretmeyene. Bir mektup gibi oku istersen ya da cam kenarına rüzgârın yapıştırdığı eski bir gazeteden üçüncü sayfa haberi gibi oku. Nasıl okursan oku, nerede okursan oku. Sana bir haritayı sunacağım, içinde ben varım. İçinde sen varsın. Bilmiyorum ne kadar ağladın. Ben de ağladım. Sen de ağladın. Diyor ya Asaf Halet:
“sebepsiz hüzün hocamdı
loş odalar mektebinde
harem ağaları lalaydı
kara sevdâma
uyudum
büyüdüm
ve nûrusiyâha ağladım”
Aç radyonun sesini, kısma okurken bunları. Dokun göğüs boşluğundaki o düğmeye. Sen de işiteceksin benim gibi. Sen de yağmur bulutlarına Kapadokya’da balona binen seyyah gibi bineceksin. Aç radyonun sesini ve yıka kulaklarını yeniden, yeniden. “Guruplara kadar beklediğimiz nice günler vardır ki; kolumuz, kanadımız kırık evlerimize dönerken, zambaktan hülyalarımızla teselli olup durduk. Her yeni gün, bizim için tasa ve kederden esintilerle gelip ruhumuzu ezerken, düşmanlarımız esirdikçe esiriyor ve ortalığı şamataya boğuyorlardı…”
Ama ben
Ama ben
ben aziz dost…
Hâlâ bıraktığın gibi burada
‘ama ben hâlâ nûrusiyâha ağlarım’
Nedir nûrusiyâh, niye, niçin… Bırak zihnindeki anlamsız istifham ve binlerce hiçin… Madem ki okyanusa meyyaldir için… Sana yazıyorum, mektup bil istersen başka başka bir şey. Oku ve irdele haritalarımı.
Sen varsın kuytu dağ eteklerinde. Ben varım; yanmış, kavrulmuş çöl ortalarında. Arayanlar var köşede, bucakta. Bağban gideli, bağ bozulalı asırlar oldu.. Takılma yanan elbisene. Kalbimizdir yanan. Ruhumuzdur köz olan…
“Billahi, şu ölgün ruhların, pörsümüş gönüllerin hayat mumları sönmek üzeredir! Eğer canlara can katan temiz soluklarınla imdada yetişmezsen, kuruyan göllerimizde, suyu çekilen havuzlarımızda yaprağı dökülmedik tek nilüfer kalmayacaktır. Bağban gideli, bağ bozulalı asırlar oldu.”
Bunu bir dibace say. Nemlendi gözlerim. Yutkunuyorsun. Bilsem ki… Bilsen ki bir cevap olacağız “Neredesin” e bin adım olsa koşacağız. Ama takıldık işte köhne aynamıza. Sen tut ellerimden. Ben bırakamam ki seni.
Zira biz yine ağlayacağız.
Ama ben
Ama
Ama ben…
ama ben niçin hâlâ nûrusiyâha ağlarım …