Tespihim Sende Kalsın Akrem 6.BÖLÜM / Gökhan Bozkuş

  Lorî lorî lorîka min

 Xalo anlatınca öğrendik hikayesini ağlayan annenin. Türkiye tarafında hazırlanmışlar buraya doğru geçmek için. Önce Xalo, eşi, çocukları ve bu genç kadın binmişler bota. Diğer bota da geride kalanlar binecekmiş. Henüz birkaç aylık bebekse babasının kucağındaymış. Annesi bota iyice yerleştikten sonra babası ona verecekmiş. Ama her şey planlandığı gibi olmamış. Asker seslerini işiten kaçakçılar herkesin hazır olduğu botu suya doğru itmişler. Ve karşı kıyıya biz böyle eksik, böyle yarım geldik dedi Xalo. Askerler Türkiye tarafında kalanları minibüse koyup götürmüşler. Genç kadın bu yakada bebeği ve kocası ise diğer tarafta kalmış. Göğsüne vura vura ağlamasının sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyordu. Emzirmesi gereken annenin göğüslerine şimdi yumruklar iniyordu. Bebeğinin ona, onun bebeğine ihtiyacı vardı. Ve bizden görevlilerle konuşmamızı rica etti Xalo. Türkiye’ye dönmek istiyor. Çocuğuna eşine kavuşmak istiyor, dedi. O bana anlattı ben de Emir Bey’e. İngilizcesi iyi olduğu için görevlilerle o konuşacaktı.  

   Ve kapıya doğru gidip görevlilere seslendik. İngilizce bilen bir görevli geldi birkaç dakika sonra. Polis ya da gardiyan artık görevi neyse o adam yanımızdan ayrılırken içimden dualar ediyordum. Ne olur Allah’ım gelsinler de alsınlar bu çaresiz anneyi de kavuştursunlar yavrusuna diye. Ve demir parmaklıkların önünde öylece bekledik, durduk. Gelmeyecekler artık diye ümidimizin azaldığı bir anda az önce konuştuğumuz görevli ve yanında daha kısa boylu ve sıska esmer biri geldi. Ve elinde bir kutu ilaç. Emir Bey’e uzatınca durumu anladım. Sevinçli bir haber olmadığı belliydi. Elindeki beyaz ilaç kutusu gibi bembeyaz kesilen Emir Bey kenardaki bir ranzaya oturdu ve gözleri dolarak anlatmaya başladı. Çıkarmaya yetkileri yokmuş. O anne iltica prosedürleri tamamlanıncaya kadar burada kalacak daha sonrasında ise ülkeler arasındaki yazışmalara göre karar verilecekmiş. Bu da aylar süreceği için o ilaç kutusunu anneye vermemizi söylemişler. Emziremediği için göğsünü ağrıtan sütü kesmeye yarayacakmış o ilaç. Kürtçe konuşabildiğime o an pişman oldum diyebilirim. Xalo ve genç anne gözleri gözlerimde benim dudaklarımdan düşecek kelimeleri bekliyorlardı. O an Lori Lori Lorikamın ağıdını söyleyebilmeyi o kadar isterdim ki… Elimde ilaç kutusu ve ben titriyordum.  

Em koçerên riya dûr in 

Birîndar in birîn kûr in 

Tî û birçî li van çolan 

Pîr û kal in, jin û hûr in 

Uzak yolların sürgünüyüz 

Yaralıyız, yaramız derin 

Aç, susuz bu çöllerde 

Yaşlı, kadın ve çocuğuz 

Lorî lorî lorîka min 

Sebr û arama jîna min 

Tu dihelî li ber çavê min 

Çare nayê ji destên min 

Nenni, nenni yavrum neni 

Nenni yaşamımın umudu 

Gözlerimin önünde eriyorsun 

Çare gelmez elimden 

Durumu Xalo’ya anlatmamdan sonra o genç annenin saçını başını yola yola ağlaması arasında birkaç saniye geçmedi. O demir parmaklılardan tutuşu, o demirlere sarılışı, o gözyaşları ile bebeğine kilometrelerce öteden bağırması… Dedim ya o an Lorî lorî lorîka min ağıdını okumayı o kadar çok isterdim ki…  

Necdet abinin sesini duydum sonra. Namaz kıldığımız ranzanın üzerinde yan yana sürgünler derin bir sohbet başladı. Kimdik biz?

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *