Sembolizm ve Haşim Hakkında Bazı Mülahazalar/ Ekvatorlu Süleyman Halidoğlu



Tavuğu, horozu eti için öldürmekle bülbülü öldürmek arasında ne fark var? Hele daha leziz olduğu düşünülüyorsa neden denenmesin, yenmesin?

Çok mu keskin bir giriş cümlesi oldu, bilemiyorum ama Ahmet Haşim’in “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” yazısını ilk okuduğumda aklıma gelen bir şeydi.

Haşim’i  orjinalliği ve kalitesi ile hep takdir ve alkışla yâd etsem de edebiyatımıza kazandırdığı(!) ya da hızlandırdığı şu gereksiz ve mantıksız tartışmadan dolayı ciddi hayret ve biraz kızgınlıktan kendimi alamıyorum.

Hele poetikasında köşe taşını teşkil eden Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar yazısında geçen “Her şeyden önce şunu itiraf edelim ki şiirde anlamdan ne kastedildiğini bilmiyoruz. ” cümlesi kadar yadırgadığım bir ifade pek hatırlamıyorum.

“Anlamdan ne kastedilmek?” Bana  tamamen bir demegoji, laf dolandırma gelegelmiştir bu tabir. Haşim akıcı nesriyle bunu şöyle ifade eder:”Her şeyden evvel şunu itiraf edelim ki, şiirde mânâdan ne kastedildiğini bilmiyoruz. “Fikir” dedikleri bayağı mütalaalar yığını mı, hikâye mi, mazmun mu; ve “vuzûh” bunların âdi idrake göre anlaşılması mı demektir? ” Elcevap; biz söyleyelim: Evet bunlar ve daha fazlası demektir. Bazen bunların biri, bazen birkaçı ,bazen de hepsi demektir. İnsan ruhunun,ufkunun, dünya görüşünün, muhayyilesinin, … enginliği ve çeşitliği ölçüsünde bu saydıklarının ve daha fazlasının bazen birkaçının bazen hepsinin birbiriyle terkibi de olabilir aziz Haşim.

Anlam’dan ne kastedilmek?

Mesela “gelmek” ‘ten ne kastedilebilir?

Bazı şeyler vardır, izahı zordur çünkü meçhul ve girifttir. Bazısını izah bundan da zordur,çünkü çok açık ve temeldir, daha neyini  izah edeceksiniz?

“Zaman, güzel, makine, operasyon, gol…” gibi kelimelerle ne kastedilebilir? Bunların çağrıştırdığı nice nesne, olgu, kavram ve olay vardır. Bazen biri bazen birçoğu olabilir.

Acaba Haşim ve onun tarzını benimseyenler “Anlam aranmaz diyerek ne kastediyorlar?” desek bizim de hakkımız değil midir? Kısır demogoji döngüsünü koyulaştırmaktan ve sıkıcılaştırmaktan başka bir şeye yarayacağına emin olsam kesin bu soruyu sorardım Haşim ve emsaline…

Ama şu soruları sorabilirim:

Daima bundan ne kastediliyor diye soran ve sözü çıkmaza sokan bir insan kendisi “ne kastettiklerinine dair” ne düşünüyor?

Yazdıkları bir kastı, kastetmesi olmayan içi boş lakırdılar mıdır?

Yazdıkları anlamsız mı ya da anlamsızlık mıdır?

O ve emsali bahsettiği bülbülün ötüşünde hiç mi bir mana görememiş tanrı aşkına? O ahenkte hiç mi bir anlam hissedememiş de hislenememiş midir meselâ?  Kulağına gelen o etkileyici ses boş beleş birşey midir?

Ahenk ve ahenkli olmak demek mutlaka manasızlık, saçma bir muğlaklık mı demek?

Ne idüğü belirsiz muğlak şeyler şiire de zül değil midir?

Sembolizm manasızlık, saçmalık, mantıksızlık diye mi değerlendiriliyor? Eğer öyle değerlendiriliyorsa bu değerlendirme sembolizme apaçık ve acı bir hakaret değil midir?Mesela Haşim kendi yazdıklarını manasız, mantıksız, saçma mı görüyor acaba?

Sadece ahenk şiiri şiir yapar mı?

Sırf içimden geliyor ve bu gelenler kulağa hoş geliyor diye kuru boş lakırdılar dizmek mi şiir oluyor? (Buradaki kuru boş ile ne kastedildiğini de sorarlarsa da hiç şaşmam tabi? Herşeyde bir ‘ne kastediyorsunuz?’ sormak en bilinir, görülür şeyi dahi daha da aç demek hastalık bir adet haline gelmiş olsa gerek bir iki asırdır.)

Peki,Haşim ve fikirdaşları en az Haşim kadar ahenkli yazan ama şiirinde anlam da gözettiğini belirten şairler ve o şairlerin şiirleriyle ilgili olumlu bir şey düşünse, mesela o eserlerin şiir olabileceğini düşünse kendileriyle ne kadar tutarlı kalmış olacak?

Haşim’in, “anlam gözeten” şairlerden Yahya Kemal ve şiirleri hakkındaki kanaatinin ne kadar pozitif olduğunu tekrar belirtmeme bilmem lüzum var mı?

Sembolizm ile bir kavgamız yok; gereklidir, güzeldir. Haşim ve başkalarının sembolistliği de kendilerini ilgilendirir; tan u teşnî etmek gibi ucuz ve yararsız bir uğraşa da girmeyiz. Haşim’inki gibi bir kalite sergilenirse alkışlarız da.

Ama yukarıda arz ettiğimiz yaklaşımı da değil Haşim’e en acemi kaleme de yakıştıramıyoruz.

Ekvatorlu Süleyman Halidoğlu

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *