“Bir de ben
saman saplarından yapılmış
darmadağınık bir yatak gibi
bekliyorum Seni
Belki de dönersin bir gün buralara
Wazir Agha “
Beklenen olmak mı ağır ?
Bekleyen olmak mı kurşun ?
Kaynatılmış ziftler döker duruşun
Köhne saatlerin zembereğine
Yıldızların raksettiği yerdesin
Şehrahlar ötesinden bakıyorsun bana
Patikalar boyunca koşuyorum sana
Ayaklarım toz toprak
Ayaklarım kan revan
Ben gelemiyorum
Takvimlerin faş etmekten kaçındığı
artık yıl hüznüyle bekliyorum seni
Dört yılda bir gün bari
O günde bir an bari
An beni..
Hamra kelebekler uçuşur damarlarımda
Delikanlı çağlarımı çoktan tükettim
Sakinim, gayr-ı fa’al bir bürkân gibi
yorgun, paslı bir kılıç gibi kınımda muti
lütfet ve kuşan beni
Nevruzlar siliniyor her geçen gün
Hafızamın derinlerinden
Şenliklerde suskunluğum kadar değil
Çöllerde susuzluğum kadar
Bekliyorum seni
Dilim damağıma yapışık
Simurgun kanadına tutunmuş muştuya muntazırım
Gel artık
bu kent çok kalabalık
Ben yalnızım
Farzımuhal