Horlanan, yaftalanan, ırgalanan kadınlarımıza…
Özür niyetine
”Belki yaslanırdın bana mahpusta duvar olsaydım”
Zindan ve varlığın keşmekeş fırtınası
Gecenin güneşi yutması gibi bir şey
Çileyle karılmış ellerinin kınası
Sabır öykülerine dibace direncin
Soğukta ıslık çalmak mıdır öykün ey
Kifayetsiz ağıtlar sırlasam da sana
Dilruba gözlerin çekik
Yazılmamış bir şiirin finali gibisin hep yarım, hep eksik
Neler umut etmiştin oysa
Koparılırken hoyrat pençelerle dalından
Yaşadığın travma, faili meşhur
Kansız bir Holokost’un
Gün ışığına çıkarılmış parçası
Her gece düşlerine sokulur
Üzülme masumiyetine çamur bulaşmaz,lakin
Direndiğin kadar özgürsün kasırgalara
Sana eza yakışmıyor karanfil narin ayaklarının altından yerküreyi çekmeye azimli mücessem ego artıklarının
Sükutuna işaret fişeğidir, gözlerinden zemine akan
İki damla göz yaşı üç beş damla kan
Zalimin ölüm döşeğidir…
Bu figan…
/Sana müjde verilmez, varlığın bir müjde ki
Ümit bir pınar olup olup çağlasın kulağında
Yahut muzip bir gamze parlasın yanağında
Sana bir sır vereyim
Işık koridorun ε-komşuluğunda.
Sustum peki/
O dilerse
ε-epsilon sıfırdan büyük en küçük sayı
Farzımuhal
