Arkadaşları arasında ‘adamotu’ diye çağrılırdı. Büyük bir firmada yüksek mühendis olarak çalışıyordu. Günlerden bir gün doğum günü kutlamak için arkadaşlarıyla lüks ve pahalı bir partiye katıldı. Gece yarısı son model jipiyle evine dönerken köşe başında üstü başı yırtık, yoksul biriyle karşılaştı.
“ Kurtuluş yok.”
Yoksul adam ona acıyarak böyle bağırmıştı suratına doğru. Şaşırdı. Kaçarak oradan uzaklaştı. Evine geldi. Her zaman yaptığı gibi hedef tahtasına ok atarken yoksul adamın sözü kulaklarında yankılanmaya başladı.
“ Kurtuluş yok, kurtuluş yok, kurtuluş yok. ”
Olduğu yere çöktü. Satranç tahtasında bir hamle yaptı. Bu, onun her zamanki adetiydi. Günde sadece tek hamle yapardı. Hamlesini yapar yapmaz Şah kendi kendine devrildi. Adamotu adamakıllı irkildi. Bugün bir tuhaf geçiyordu. Gidip yerine yatmalıydı. O da öyle yaptı. Sabah uyandığında kendini kötü hissediyordu. Akşam eğlenceyi fazla kaçırmış olmalı ki başı şiddetli zonkluyordu. Birden kendisine çok benzeyen birinin ona su uzattığını hayal meyal gördü. Suyu içince rahatladı. Dışarı çıktı. Her zamanki alışkanlığıyla büfeden içki şişesini aldı. Kulaklarında o ses tekrar yankılanmaya başladı.
“ Kurtuluş yok. Kurtuluş yok.”
İçki şişesini çöpe atıp kırdı. Jipine bindi. Araba çalışmayınca vazgeçip indi.
“ Bugün de iş yerime dolmuşla gideyim, bir değişiklik olsun” diye düşündü. Minibüs bir türlü gelmiyordu. Beklerken susadığını hissetti. O sırada az ilerde ona benzeyen adamın gülerek kendisine baktığını gördü. Yanına gitmek istedi. Ama kendisine benzeyen adam, gelen minibüse binip oradan uzaklaştı. Durakta otururken yanı başında süt şişesi durduğunu fark etti. Alıp büyük bir keyifle içti. Yeni bir şey keşfetmiş gibi süt şişesine bakındı. ”Hayret doğrusu. Süt ne kadar da güzel bir içecekmiş” diye mırıldandı. Dolmuş gelince bindi. Ücreti uzattı. Şoför “ Verdin ya” dedi kızarak. Şaşırdı. Dolmuş harekete geçince sarsıntıdan kafasını askılığa vurdu. Başını ovuştururken kendisine benzeyen adamın arka kapıdan indiğini
fark etti. Adamın arkasından bakakaldı.
İş yerine geldi. İnsanlar sanki onu görmüyordu. Az sonra biri yanına gelerek kendisini tekrar işe aldığı için teşekkür etti ve cevap beklemeden çıkıp gitti. Şaşkınlıkla adamın arkasından ayağa kalkınca pencereden sokaktan birinin el salladığını gördü. Koşarak iş yerinden çıktı. O sırada hızlıca gelen bir kamyonun bir çocuğu ezeceğini fark etti. Çocuğu kurtarmak için dayanılmaz bir arzu duydu. Derken biri fırlayarak çocuğu kurtardı. Hayretle baktığında yine onu gördü. İşte oradaydı kendisine benzeyen adam.
Kamyon aniden durdu. Kamyon şoförü hışımla kamyondan inerek yanına geldi. Yakasını toplayarak “Sen çocuğu öldürmek mi istiyorsun be adam.!” diye bağırdı. Şoföre cevap veremedi. Zaten olanlardan hiçbir şey anlamıyordu. O sırada kamyon büyük bir homurtuyla uzaklaştığında şoförün dikiz aynasından kendisine ters ters baktığını gördü.
Ceketinin yakasını kaldırarak yürümeye başladı. Ayakları, onu kesme taşlardan yapılmış tarihi bir camiye getirdi. Caminin yanındaki McDavut büfesinden köfte ekmek alıp afiyetle yedi. Daha önce ayıpladığı bu yeme tarzı o an için çok hoşuna gitmişti. Sebilden içtiği su tüm vücudunda dolaşırken neden bu duyguyu daha önce yaşamadığını düşündü. Yanına yaklaşan imam, camiye yaptığı yardımdan dolayı teşekkür etti. Cami durdukça taktırdığı kapı ve pencerelerin ona hep sevap kazandıracağını ve günahlarından arınacağını müjdeledi.
Tam ağzını açıp bir şey diyecekken kendisine benzeyen adamın ayakkabılarını boyattığı boyacı çocuğa yüklü miktarda bahşiş verdiğini gördü. Koşarak adamı yakalamak istedi. Boyacı çocuk önüne çıkarak onu durdurdu. Çocuk ayaklarını üstüne doğrularak verdiği bahşişle hasta olan annesine ilaç alacağını ve ölene kadar onun için dua edeceğini kulağına fısıldadı
.
Akşam oluyordu. Gün içerisinde yaşadıkların dolayı yorgunluğunu hissederek evine geldi. Köşe başında o vardı. Dünkü yoksul adam. Her zaman o köşe başında olduğu halde ancak dün akşam fark edebildiği garip ve fakir adam. Yoksul adam eliyle işaret ederek yanına gelmesini istedi. Ürperdi, gitmek istemedi ama
ayakları beynin emirlerine karşı geliyordu nedense. Yanına geldiğinde yoksul adamın gözlerine baktı. Dipsiz bir kuyuyu andırıyordu adeta. Gözlerini kaçırdı ama kulağını
kaçıramadı. Yoksul adam bir eliyle tuttuğu kulağına gizemli bir sesle “ Tren kaçtı.” diye fısıldadı. Ne demekti bu şimdi.?
“ Tren kaçtı. ”
Korkarak evine girdi. Tv‘yi açınca karşısına “Uyku” yazan bir film çıktı. Filmin konusu da hayli ilginçti. Ölen bir insanın öldüğünü ilk başta anlamadığını, diğer insanları bir müddet uykuda gördüğünü anlatıyordu film. Filmin sonunda Hz.Ali’nin bir sözü duyuluyordu. “İnsanlar uykudadır Hami. Ancak ölünce uyanırlar. Senin uyanma vaktin geldi. Hazır mısın.?”
Ürperdi. Başka bir kanala geçti. Bir sohbet programıydı Tv’deki. Üsküdar Vaizi Hüseyin YAĞMUR, yaptığımız çok önemsiz bir iyiliğin bile bizi ahirette kurtarabileceğini, önümüze çıkan her fırsatı değerlendirmek gerektiğini belirtiyordu. Tv’yi kapatıp uzun bir süredir bakmadığı kütüphanesine geçti. Dolabın kapağını açtığında yere bir kitap düştü. Büyük bir merakla kitabı eline aldı. 99 adam öldürüp tövbe edip kurtuluşa eren adamın ve köpeğe su verdiği için affedilen kadının öykülerini seslice okudu. Gömülüp kaldığı koltukta yoksul adamın beyninde yankılanmaya başladı.
” Tren kaçtı. ”
Yaşadıklarını gözden geçirirken uyuyakaldı. Rüyasında cehennem gibi bir yerden kaçıyordu. Yoksul adamı gördü. Yoksula adam onu göstererek, avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
”Bir fırsat daha.? Af istiyorum.? “
Sıçrayarak uyandığında dışarıda sabah ezanı okunmaktaydı. Ter içinde kalmıştı. Şaşkın şaşkın etrafa bakınırken dün akşamdan yere düşen şah dikkatini çekti. Devrilen şahı satranç tahtasına koydu. Yerden aldığı oku hedef tahtasına atarak tam on ikiden vurdu. .Ayağa kalkarken derin bir problemi çözmüş insanlar gibi gülümsüyordu.
Osman Nuri Hoşdoğdu
okurken bir hoş oldum. Labirent gibi bir bilinç akışı. Hikaye unsurlarıyla dertleşen bir yönü var. ufuk açıcı öykülerden biri oldu benim için. devamını heyecanla bekliyor olcağım. tebrikelr
gerçekten son bir fırsata, ikinci şansa ne kadar ihtiyacımız var. hele ki böyle ramazan gibi kutsi bir ayda..teşekkürler