Toprak, kuru dallar, otlar tanıdık bir şarkıyla gelen yağmurun serinliğine bırakıyor kendini. Sonbahar sapsarı ve serin bahçelerinden, ince yağmur tıpırtıları, gök gürlemeleriyle şehre doğru yürüyor. Bir adam, yağmurun mırıltısına kaptırıyor kendini, zamanı unutuyor. Gece ıssız bir orman gibi kaplıyor sokakları. Camlar ardına çekiliyor kadınlar. Camlarda yağmurun şarkıları yankılanıyor.
Aylardan ocak, günlerden pazardı
Şehrin diğer ucunda yorgun biri
Ümid girdabında umarsız, bekliyordu
Şehrin ıslaklığında bir adam
Bekleyeni bekliyordu.
Memleketin bir ucunda biri düşünüyordu
Ne zor yollardan geçiyordu
Gözlerinde sakladığı emaneti düşünüyordu
Derinden derine bir çığlık duyuluyordu
Ve bir adam, bu çığlığı yorumluyordu.
Dalında çiçekler tutuşurken
Gökte ışık, gözde yaş tükenirken
Dünya sahibine bırakılıyordu.
Sevdalar emanet kalıyordu
Sazın telinde feryat duyuluyordu
Şehrin bir ucunda yağmur, boran oluyordu
Ateş düşen bağırlar yanıyor, yanıyordu.
Narın hararetinde nur, nurdan yağmur doğuyordu.
Sazın telinden ağıtlar dökülüyordu
Kavuşmak belki de mahşere
Mahşere kalıyordu..
Osman Nuri Hoşdoğdu
Bayıldım
Harikulade bir şiir. Son yıllarda böylesi etkilenmemiş tim.yureginize sağlık
Çok duygu yüklü. Yaşanmışlık hissi uyandırıyor
Vahadaki su hibi dertli gönüllere merhem sunuyor. Siz de aynı dertten muzdarip siniz anlaşılan. Ne diyelim derdimiz kadar varız