Ekmek Aşından Knut Hamsun’a
“Acıkmayan insan ekmeğin ne olduğunu bilmez.” Bu söz benim için tesirli anlamlar içeriyor. Daha pek çok söz ile ekmeğin kıymetine vurgu yapmak mümkün.
Ülkemizde ekmek önemli bir yere sahip olduğu için hemen hemen her yemeğin yanında yer alır. Ne yazık ki bugün ekmek israfının yaşanması oldukça üzücü oluyor. Aslında bu israfı önlemek için pratik bir kaç yöntem kullanmak mümkün.
Çocukluğumuzda kazandığımız değerlerimiz hayatımızın temel taşlarını oluşturuyor.
Çocukken annemin yaptığı ekmek aşı benim için hem hatıralar hem de değerlerimize saygıyı hatırlatan bir yemek oldu. Ülkemizin dört bir yanında biraz farklılıklar ile damak zevkine göre yapılsa da hepsinde asıl amaç ekmek israfını önlemektir.
Belki bayat ekmekleri değerlendirmek isteyen olur. Belki ilk kez ekmek aşını duyan vardır. Belki de annem çocukken yapardı diye düşünerek çocukluğunuza götürecek bir hatırlatma olur.
Ben size kendi bildiğim tarifi yazayım. Malzemelerin ilki bayat ekmek, soğan, yağ, salça ve yumurta. Az malzeme ile oldukça pratik bir ara öğün olarak da değerlendirilebilir.
İlk önce soğanı küçük küçük doğrayıp, sıvı yağda biraz kavuruyoruz, bir yemek kaşığı salçayı da ekleyip biraz daha kavuruyoruz. Küp küp doğradığımız bayat ekmeklerimizi de atıp biraz karıştırıyoruz. Ardından biraz karabiber ve toz biber serpiyoruz. Son olarak yumurtayı da kırıp hızlıca karıştırdıktan sonra yemeye hazır hale geliyor.
Ekmek aşını düşündüren bir roman okumuştum. Knut Hamsun’un kaleme aldığı “Açlık” romanını okurken yer yer bir ekmek aşı olsaydı bu kadar zorlanmazdı demiştim. Bir parça ekmeğin kıymetini anlatan bu romanda açlıkla sınan karakterin verdiği mücadele oldukça etkiliydi.
Cervantes’in dediği gibi “Bütün acılara dayanılır, yeter ki ekmeğin olsun.”
Neva Çiçek
Güzel ve tadımlık bir çalışma olmuş. Keşke bir ekmek aşı olsaydı da yeseydik…