O Züleyha cemâlini kim olsa fark ederdi
Yüreğinde kopan tûfan Nuh’u da gark ederdi
Seher vakti sabâ yeli gül sîmânda eserken
Mecnûn seni görse idi Leylâ’yı terk ederdi
Sağa sola kükrese de kendince dayılanıp
Bakışınla dize gelir kalbine kuyulanıp
Gözlerindeki efsûnun sihriyle büyülenip
Karşındaki Rüstem olsa korkudan çark ederdi
Gülperi aynadan kaçıp divaneye dönerek
Kerem’in sefine gönlü alev alıp yanarak
Şîr-i pençe Sultan Selim hep ismini anarak
Örgü örgü saçlarını omzuna kürk ederdi
Ferhat, Şirin’i uğruna yüce dağa çıkmazdı
Minhacı, Ağgelin için artık türkü yakmazdı
Ellerinle ağu versen damlasını dökmezdi
İçip sarhoş olduğunda şimâli şark ederdi.
Hasretinle mevce mevce dalgalanıp taşanlar
En sonunda Mevlâ aşkı yüreğine düşenler
Mecâzî aşkı bırakıp hakikatte pişenler
Günahına ağlayarak yanağı ark ederdi
Kalemine yüreğini sağlık. Son zamanlarda okuduğum en güzel şiir diyebilirim. Bu şiiri görünür kıldığınız için ayrıca teşekkür ederim.
Harika bir şiir. Keşke Celali bey, mesleğinin yanında sadece şiir yazsa