Öğrendiği ilk kelime ‘su’ olan bir Pedagog: Helen Keller 

Recep Atici 

“Yalnızca üç gün daha görebileceğinizi düşünün. Nasıl tüm ayrıntıları gördüğünüzü anlayacaksınız. Üç gün daha işitebileceğinizi düşünün. Her bir sesin, her bir notanın nasıl özlemle ruhunuza dolduğunu göreceksiniz. Yaşanacak üç gününüz kaldığını düşünün. Yaşamın tüm saniyelerini nasıl özlemle yaşadığınızı fark edeceksiniz.” (AKSOY, 2018) 

İlk paragrafta okuduğunuz ifadeler, baktığını göremeyen, duyduğunu anlamayan ve sürekli konuşan çok bilmişlerle dolu dünyamızda kör ama görebilen, sağır ama işitebilen, lâl ama kendini çok iyi ifade edebilen Helen Keller’e aittir.  

Onun azim ve iradesiyle başardıkları, milyonlarca insana ilham kaynağı ve başarı öyküsü olur. O, sahip olduklarıyla bir türlü mutlu olmayıp sürekli şikâyet edenlere inat, yaşamı boyunca kendisine rehberlik eden öğretmeni Anne ile engellilerin yaşamlarını kolaylaştırma adına, çok önemli projeler e imza atar. Bu ikili hayatları boyunca bedensel engelli bireylerin sorunlarına dikkat çekmek için zevkli ama bir o kadarda yorucu çalışmalar geliştirerek tüm insanlara umut olurlar.  

Doğumu ve Hastalığı 

Helen Keller, 27 Haziran 1880’de Alabama kırsalındaki Tuscumbia’da Arthur Henley ve Kate Adams Keller çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya gelir. 19 ay sağlıklı bir bebek iken, yirminci ayda geçirdiği yüksek ateşli bir hastalık nedeniyle görme, işitme ve konuşma yeteneklerini kaybeder. Kör bir kuyuya düşmüş gibi artık bu rahatsızlık onun dünyayla olan tüm bağlantılarını koparır.

Ailesi, bu durumu ilk anda fark edemez. Ancak, Helen’in birdenbire huysuz bir çocuğa dönüşerek, sinir krizleri geçirmesinden sonra onun görme, işitme ve konuşma yeteneğini yitirdiğini fark ederler. Fark edilmiş olmak sanki Hellen’ni bütünüyle çileden çıkarmış gibidir. Zira çevresindekileri anlamaktan ve kendini anlatabilmekten yoksun, karanlık dünyanın içinde kalan bu küçük kız, gittikçe daha da hırçınlaşır ve etrafını kırıp dökmeye başlar. Ailesi eğitimli bireylerden oluştuğu için kızlarının bu durumunu kendi haline bırakmaz ve bir çözüm arayışı içine girerler.  

Bu arada Helen’in okul çağı gelmiştir. Onun eğitimi hakkında fikir almak maksadıyla telefonun mucidi Doktor Graham Bell’e görüşürler. Zira, Bell, o yıllarda sağır ve dilsiz çocuklara okuma yazma öğretebilecek öğretmenlerin yetiştirildiği bir okul açmıştır. O da aileye Boston’daki Perkins Okulundan özel bir öğretmen tutmasını tavsiye eder. Bunu dikkate alan aile, yedi yaşındaki Helen’e öğretmen olacak Anne Sullivan’ı aileye dahil ederler. (AKSOY, 2017) 

Eğitim Hayatı ve Anne Sullivan 

Yeni mezun, 20 yaşındaki Sullivan, muhatabının konuşma, görme ve işitme engelli küçük bir kız olduğunu görünce ilk etapta tereddüt geçirir. Ancak azimli ve kararlı genç öğretmen, gene de tüm dünyanın gelecekte kendisinden söz edeceği bu pedagogu yetiştirmeye koyulur. Bu elbette çok kolay değildir. Zira Sullivan, insan beyninin mahir bir ustanın elinde olağanüstü bir kapasiteye ulaşabileceğini bilmiyordur henüz. 

Helen içinde anlaşılması ve kavranması zor bir durumdur bu. Çünkü, yeni bir öğretmeni olduğunu ve kendisiyle yirmi dört saat ilgileneceğini ona kim ve nasıl açıklayacak? Bozkırın Tezenesi mahlasıyla meşhur Neşet Ertaş’ın bir türküsünde; “Rızasız bahçanın gülü derilmez, Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez” dediği gibi genç öğretmen, Helen’in önce sevgiyle rızasını kazanır. Sonra da sabrın dahi sabır dileneceği bir azimle kalpten kalbe bir yol kurar ve bu küçük kızın duygularına hitap ederek onu karanlıktan aydınlığa giden yolda rehberlik eder.  

Helen’in konuşması için çok faklı teknikler denemesine rağmen, birkaç yakınının anlayabileceği sesler çıkarma seviyesine ancak ulaşabilir. Zira, Helen, göz, kulak ve dolayısıyla konuşma yetisini henüz emekleme döneminde yitirmiş bir örnektir. Tamamen el yordamıyla hareket eden genç öğretmen, bir gün Helen’in kontrolsüz davranışlarının insanlarla iletişim kurmasıyla düzeleceğine inanmasıyla iş değişir. Dolayısıyla hemen çalışmaya başlayan Sullivan, tatlı sert ve kararlı yöntemlerle, Helen’in bağırma, tekmeleme, ısırma gibi davranışlarını kısa sürede kontrol altına alır. Daha sonra ona işaret dilini ve Braille Alfabesini öğretir. Nesneleri öğretebilmek için eline yazılar yazar ve dokunarak onların ne olduğunu algılamasını sağlar.  

Bu gayretlerin neticesinde Helen, etrafındaki nesnelerden ilk olarak “su” sözcüğünü öğrenir. Öğretmeni Sullivan, bir gün Helen’i tulumbanın yanına götürüp tulumbadan su çeker ve onun elini suyun altına tutar. Sonra da hemen ardından eline “su” yazar. Yani, suyu öğretmek için suya, toprağı öğretmek için toprağa dokunmasını sağlar. Sanki, Cenab-ı Hakkın; “Hayatı olan her şeyi sudan yaptık” (Enbiya, 17/30) ayetinin bir neticesi Helen, “su” kelimesiyle başladığı öğrenme sürecini sular gibi akarak kendi seviyesindeki insanlarla kıyaslanmayacak ölçüde okyanuslara ulaşır. Artık görme, işitme duyularının yerine dokunma ve koklama duyularıyla geleceğin dünyasında, özellikle bedensel engelliler adına çığır açar.  

Aslında ona öğretmenlik yapan Sullivan, kendisi tam olmasa da bir miktar görme engellidir. Sanırım onun bu özelliği Helen ile empati kurmasını sağlamış olmalı ki, bu yüzden ona verdiği eğitim sayesinde Helen, sadece okuma, yazma ve konuşmayı öğrenmekle kalmaz, aynı zaman da normal bir eğitime de devam eder. On yaşına geldiği zaman işaret diliyle derdini anlatabilen Helen, 1900 yılında Radcliff Koleji’ne başlar ve 1904’te buradan şeref tabelesiyle birlikte diplomasını alır. Daha sonra bu okulun bahçesine öğrendiği ilk kelime olan “su” sözcüğünden dolayı onun anısına bir çeşme yaptırılır. (KÖSELER, 2024) 

Onun öğrenciliği sırasında yanından hiç ayrılmayan Sullivan, Helen’in derslerini hazırlamasında, okulda öğrendiklerini evde tekrarlamasında yardımcı olur. Helen’in tüm eğitimi boyunca ve hayatının geri kalanında Sullivan, hep onunla beraber olur. Üniversitede okuduğu yıllarda yaşam öyküsünü hem normal hem de Braille daktilosuyla yazar. “Hayatımın Öyküsü” adlı bu kitap, 1903’te yayımlanır. Başlangıçta çok satmasa da sonraki yıllarda bir klasik halini alır ve 50 farklı dile çevrilir. (AKSOY-2018) 

Yeni Aile, Yeni Fikirler, Vodviller ve Film Teklifi 

Helen ile öğretmeni Sullivan, bu ilk kitabın yayımlanmasını sağlayan tanınmış sosyalist ve eleştirmen John Albert Macy ile çok iyi dost olur ve 1905’te de Albert Macy ile evlenir. Yapılan evlilik, bu ikilinin ilişkisini etkilemez ve Helen artık Macy çiftinin bir ferdi olarak Massachusetts’da yaşamaya başlar. Sosyalist düşüncesiyle burada tanışan Helen, 1913’te Sosyalizm hakkındaki makalelerini, “Karanlığın İçinden” adlı kitabında toplar. Tarih, 1918’i gösterirken bu üçlü New York’a yerleşir. (AKSOY, 2017) 

Helen ve Sullivan, bundan sonraki yıllarını dünyayı gezip konferanslar vererek geçirirler. Deneyimlerini ve inançlarını anlattıkları bu konferanslarda Helen’in konuşmalarını öğretmeni tercümanlık eder. Geçimlerini bu konuşmalarla sağlayan Helen ve Sullivan, 1918’den itibaren bir vodvil sergilemeye başlarlar. Helen’in ilk defa “su” sözcüğünü anladığı anı gösteren bu gösteri çok ilgi çekince Hollywood’dan film teklifi alırlar. Bu teklifi hemen kabul ederler ve böylece Hellen’in hayatı film olur. Ancak Helen, 1919’da çekilen bu filmi hiç beğenmez. Ayrıca film beklenen maddi kazancı getirmeyince de tekrar vodvil turnelerini sürdürürler. (AKSOY, 2017) 

Polly Thomson ve Görme Engelliler Vakfı 

Tarihler, 1921’i gösterirken Helen’in annesi Kate hayatını kaybedince geride sadece Sullivan vardır. Ne var ki o da 1922’de yakalandığı bronşit yüzünden sadece fısıldayarak konuşabilir. Ancak 1914 yılından itibaren yanlarında çalışan Polly Thomson, Sullivan’nin rolünü üstlenir. Bu gösterilerde elde edilen paralar, Amerikan Görme Engelliler Vakfına gelir olur ve bu bağışlar, görme engelli insanların ve ailelerinin hayatlarını iyileştirmeye büyük katkı sağlar. (ÖZÇAKIR, 2005) 

1936’da öğretmen Sullivan’in ölümünden sonra Helen, Polly ile Connecticut’a yerleşir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra bu ikili çalışmalarını sadece Amerika’da değil, tüm dünyadaki görme engelliler için sürdürme kararı alırlar. Bu vesileyle Japonya, Avustralya, Güney Amerika, Avrupa ve Afrika’yı dolaşırlar. Bu arada İngiltere Kralı ve Kraliçesiyle de tanışırlar. (AKSOY, 2017) 

Ayrıca 1961’da  dönemin ABD Başkan Kennedy tarafından da Beyaz Saray’da ağırlanır. Onun azmini ve gayretini takdir eden ABD yönetimi, 1964’te ulusun en büyük sivil madalyası olan Özgürlük Madalyası’nı Başkan Johnson kendi eliyle takdim eder. AKSOY-2017) 

1880’de başlayan zorlu ve bir o kadar da yoğun geçen 88 yıllık dünya serüvenini 1 Haziran 1968’de noktalayan Helen’in külleri hem öğretmeni ve hem de arkadaşı olan Sullivan ve Thomson’ın yanına gömülür. İngilizce, Almanca, Fransızca, Latince ve Rusça olmak üzere beş dil konuşabilen Helen, azmi ve yaptıklarıyla milyonlarca insana ilham kaynağı olur.  

KAYNAKLAR 

AKSOY, Nurten Bengi, “Karanlık Bir Dünyada Geçen Azmin ve Başarının Öyküsü: Hellen Keller” Listelist, 28 Ağustos 2017 

Köseler-Halil, “Helen Keller’in Hayatı” Altı Nokta Körler Derneği Merkezi, 15 Kasım 2024 

Özçakır-Arzu, “İşte Örnek Bir Başarı: Hellen Keller” Engelsiz Erişim Derneği, 27 Temmuz 2005  

AKSOY- Nurten B., “Engellere Yenilmeyen Bir Savaşçı Helen Keller”, MaviADA Dergisi, 22 Mayıs 2018 

One thought on “Öğrendiği ilk kelime ‘su’ olan bir Pedagog: Helen Keller 

Leave a Reply to recep Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *